EmekGüncelMakaleler

EMEK | İşçi İntiharları, Geçinemiyoruz Haykırışı!

"biz yani bu sistemi değiştirme iddiasında olanlar intihar vb. biçimlerde kendini gösteren aslında sisteme olan öfkenin dışa vurduğu bu eylemlere üsten bakmadan, onları iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Sorun sistemdedir elbette, ama yalnızca bu söylem tek başına yeterli değildir"

31 Temmuz Cuma, Kurban Bayramı’nın birinci gününde Erzincan’da mesire alanında 16 yaşındaki oğlu ile beraber mısır satarken zabıta tarafından tezgâhına el konulan seyyar satıcı 47 yaşındaki Yavuz Polat üzerine benzin döküp kendini yaktı. Trabzon’da yoğun bakıma alınan üç çocuk babası Yavuz Polat yaklaşık bir ay sonra 27 Ağustos’ta hayatını kaybetti.

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 3 Ağustos’ta vücudundaki 4 derece yanık sebebiyle getirilen Yavuz Polat’ın, doktorların kararıyla yanık ünitesi bulunan Trabzon’daki hastaneye sevk edildi.

Polat’ın Trabzon’a götürülürken bulunduğu ambulansın yakıtının Erzincan-Gümüşhane Karayolu Ahmediye Geçidi’nde bittiği öğrenildi. Tezgâhına el konulduğu için kendini yakan Yavuz Polat’ın hastaneye götürülmesi için 40 dakika boyunca diğer ambulansın gelmesi beklendi.

***

Emperyalist-Kapitalist sistemin işleyişi insanların sömürüsüne dayanır. Tüm üretim sürecini bu işleyiş üzerine kuran sistem kendi varlığını sürdürebilmek için kendi koşullarını insanlara dayatır. Kendi seçmedikleri koşullarda yaşamak zorunda kalan insanlar bu üretim süreci içerisinde hem üretime hem kendine yabancılaşır, aynı zamanda yalnızlaşır. Bununla birlikte sistemin krize girdiği her dönemde bireysel ve toplu intiharların artması karşımıza bir gerçeklik olarak çıkmaktadır.

Daralma dönemlerinde artan işsizlik olgusu insanların hayat standardını düşürmektedir. Hayat standardı düşen insanlar ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından ekonomik ve sosyal anlamda toplumdan izole olmaktadırlar. Krizle beraber gelen işsizlik, ücretlerin düşüşü ciddi oranda gelir kaybına neden olmakta, bu durum intiharları arttırmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün yaptığı çalışmalara göre ise dünya üzerinde her yıl 800 bin kişi intihar ederek hayatına son verirken ve bu intiharların yüzde 75’i orta ve düşük gelirli ülkelerde meydana gelmektedir.

politikalarla beraber İşçi intiharları dünya çapında artış göstermektedir. İşçilerin fazla, aşırı ve yoğun çalışması sonucunda depresyona girmesi ile intihar girişimi meydana gelmektedir.

Saatlerce süren mesai bu durumun sürekli devam etmesi, daha az işçi ile daha fazla üretimin yapılması, üretim hedeflerinin konması, işsizlik tehdidi, ücretsiz mesai ve düşük ücret, performans sistemi, sürekli baskı bu sonucu doğurmaktadır. Türkiye’de, sistemin 2018 yılı ile birlikte içine girdiği ekonomik kriz sonucunda intiharların artması bu gerçekliğe paralel olarak önümüzdedir. İntiharlar, geçinemiyoruz haykırışı ile birlikte bir toplumsal gerçekliği işaret etmektedir.

Ciddi oranda artan işsizlik, sürekli iş arayıp bulamama hali insanların geleceğe dair umutlarını yok etmektedir. Uzun süre iş bulamayan kişiler, sonraki iş arama girişimleri adına da umutsuz olmaktadırlar. İş bulamama, vasıflarının ve insani şartların altında çalışma, kişinin kendine yönelik saygısını yerle bir etmekte ve hem bugününü hem de geleceğini olumsuz etkilemektedir. İşsiz olan bir insanın en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaması, kişiye bir anlamda ‘sen yaşama’ mesajı vermektedir.

İSİG (İş Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi raporlarına göre işçi intiharları dünya örneklerinde sanayi işkolunda yoğun olmasına rağmen Türkiye’de hizmet işkolu, çiftçi, inşaat işçisi ve işsiz yoğunluklu olarak görünmektedir.

İşçi intiharları dünyada ağırlıklı olarak çalışma koşulları kaynaklı olmasına rağmen Türkiye’de bilinenin üçte ikisi ekonomik (borç-işsizlik) nedenlere bağlı iken üçte biri çalışma koşullarından kaynaklanmaktadır.

İşçi intiharları, sisteme olan öfkenin sonucu!

2018 yılında girilen ekonomik kriz ile beraber artan işsizliğin, çalışanların aldıkları ücretin geçinmelerine yetmemesi, zamlar, enflasyonun karşısında ücretlerin sürekli erimesi, banka (kredi kartı) borçlarını hızla artması, işyerlerindeki mobbing uygulamaları bunlarla birlikte var olan çaresizlik hissi intiharları arttırmaktadır. İşçi intiharları ve intihar girişimleri, bu baskı ve gün be gün ağırlaşan geçim ve çalışma koşullarında geçinemiyoruz haykırışıdır.

2013 yılında Sinpaş Altınoran inşaatında 3. kattan düşen Sıtkı Aydın’a patron tarafından yalnızca 200 TL verildi. Mahkeme devam ediyor, altı hâkim değişti. Aydın, işsiz kaldı, bu süreçte ihtiyaçları için 30 bin TL kredi çekti. Sonunda TBMM önünde kendini yaktı.

Balıkesir Belediyesi önünde kendini yakan işsiz Mustafa Birgül: “Öyle yapıyorum olmuyor böyle yapıyorum. Taş taşıyayım, çöpçülük yapayım ama işim olsun. İbreti âlem olsun diye kendimi yaktım…”

Bolu’da işsiz Nihat Yıldıran belediye binasında asılı Tayyip Erdoğan brandasını “Açım aç” diye bağırarak indirdi. Mersin’in Tarsus ilçesinde bir çiftçi, tarım arazisine haciz koyan Ziraat Bankası Merkez Şubesi’ne silahla ateş açtı. Kendini yakan işsiz, bankaya ateş eden çiftçi ile Erdoğan’ın fotoğrafını indiren işsiz aynı şeyi haykırmaktadır; Geçinemiyoruz!

Kimi zaman ölümle kimi zaman yaralanmayla ve ikna ile biten bu eylemlerin ortak noktası geçinemiyoruz haykırışı ile beraber sisteme olan öfkenin bireysel anlamda dışa vurumudur. Artık çaresizlik içinde kıvranan işçi ve emekçiler canlarını ortaya koyarak sisteme olan öfkelerini dile getirmektedirler.

Bu meseleyi salt bireysel olarak yapılan bir olaymış gibi görmek arkasında yatan gerçekliği görmemize engel olmaktadır. İktidar sahipleri de tam bu bireyselliğe oynamaktadırlar. Psikolojik sorunları vardı, zaten depresyondaydı gibi söylemlerle olayı kriminalize edip arkasında yatan sistem gerçekliğinin görülmesini engellemek istemektedirler.

Emperyalist-Kapitalist sistemin tüm yaşamın kanı ile beslenmesi hepimizin bildiği bir gerçeklik. Bundandır ki iş yerinde intihar ederek yaşamına son veren işçinin cansız bedeninin yanında iş arkadaşları çalıştırılabilmekte, tezgâhına el konmasını kendini yakarak protesto eden Yavuz Polat’ı hastaneye götüren ambulansın yakıtı bitmekte, haberlerine dahi erişim engeli getirilmektedir.

Öte yandan biz yani bu sistemi değiştirme iddiasında olanlar intihar vb. biçimlerde kendini gösteren aslında sisteme olan öfkenin dışa vurduğu bu eylemlere üsten bakmadan, onları iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Sorun sistemdedir elbette, ama yalnızca bu söylem tek başına yeterli değildir. Hatta çoğu zaman bu söylem çok ayrıksı durabilmektedir.

Biz sisteme olan bu öfkeyi doğru ele alıp doğru hedeflere kanalize ettiğimizde bunun bir anlamı olacaktır. Tek çare olarak son noktada bu eylemleri yapanlara sorun sistemdir demek çözüm göstermemektir.

Eylemi yapanlar bu durumu görmüş ne yapacağı konusunda çaresiz kaldığı için bu protesto biçimlerini yapmışlar, aynı zamanda sistemin gerçek yüzünü teşhir etmişlerdir.

Bu noktada bizlerin yapacağı yan yana birlikte olmanın yollarını bulmak birbirimizden güç alarak bu sistemi yıkmak için ilerlemektir.

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu