GüncelMakaleler

MAKALE | Dersim’de Birleşik Mücadele Kazanmalı!

Devrimci ve demokratik cephenin kazanımı, kayyumunun Dersim’den kovulması ve belediyenin gerçek sahiplerine yani halka geri kazandırılması yaklaşımıyla hareket edilmelidir. Bilinir ki; birleşik mücadele ya da ittifaklar, her gücün bir adım attığı, esnediği, taviz verdiği koşullarda ortaya çıkar.

31 Mart yerel seçim tarihi yaklaştıkça politik arena da giderek ısınıyor. Yerel seçimler için hazırlıklarını çok uzun süredir yürüten AKP-MHP gerici faşist ittifakı, artık sahaya inmiş durumda. Anlaşılan o ki “Cumhur İttifakı” yerel seçim çalışmasını,  R.T. Erdoğan’ın karizması etrafında örmeyi planlıyor.

Bu haliyle AKP ve MHP kitlesinin yanısıra İYİ Parti’ye kaymış bulunan kesime de ulaşılması hedeflenmekte ama ondan da önemlisi devletin tepesindeki isim kullanılarak yerel seçimlere merkezi bir katılımın sağlandığı mesajı verilmek istenmektedir.

Başka bir deyişle “Cumhur İttifakı”, Erdoğan üzerinden 31 Mart yerel seçimlerine devletin en yetkili makamı ile girdiğini ve meselenin de temelde merkezi devlet iktidarının korunması, yeni rejimin kurumsallaştırılması olduğunu söylemiş olmaktadır. Nitekim, Devlet Bahçeli’nin her fırsatta dile getirdiği “devletin bekası” ve “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin başarısına yönelik kaygı ve vurgular da buna işaret etmektedir.

Bugünkü durumda, AKP-MHP faşist Cumhur İttifakı ile onun karşısında konumlanan CHP-İYİ Partili Millet İttifakı arasındaki mücadelenin, hâkim sınıf kliklerinin bir iç hesaplaşması ve çıkar dalaşı olduğu açıktır. Zira, gerek Millet gerekse de Cumhur İttifakı devletin temel kırmızı çizgileri konusunda esasta aynı noktada durmakta, aralarındaki fark ise koltuğa kimin oturacağı ve gücün nasıl paylaştırılacağına ilişkin olmaktadır.

Nitekim Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik saldırı açıklamasının üzerinden henüz saniyeler geçmeden CHP’den destek gelmesi de buna işaret etmektedir. CHP-İYİ Parti ittifakı, Türk-Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden halkımıza yönelik daha fazla sömürü ve hak gaspı; temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırılar söz konusu olduğunda başka bir deyişle devrimci-demokratik muhalefet mevzubahis olduğunda rakipleriyle ortaklaşmakta bir sakınca görmemektedir.

Yerel Değil Genel Seçim

AKP’nin 15 Temmuz darbe girişimini gerçek anlamda “Allah’ın bir lütfuna” dönüştürdüğüne şüphe yoktur. OHAL’in ilan edilmesiyle birlikte AKP-MHP faşist ittifakı, devrimci-demokratik muhalefete, kadın ve LGBTİ+ direnişine; işçi sınıfı ve emekçilerin söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğüne ve hemen her alanda uzun yıllar boyunca verilen mücadelelerle kazanılmış mevzilere yönelik son derece kapsamlı saldırılar gerçekleştirdi.

Bu, kuşatma, diz çöktürme ve teslim alma konsepti tüm ağırlığıyla sürüyor. AKP iktidarının, istediğini bir bütün elde ettiğini söylemek doğru olmasa da bu hedefinde önemli bir mesafe kat ettiği de bir gerçektir. Bugünkü durumda, devrimci-demokratik kitle hareketinin belli yanlarıyla geri çekildiğinden bahsetmek mümkündür.

AKP iktidarının, bileğini bükemediği, yenemediği devrimci-ilerici ve yurtsever harekete, 31 Mart seçimleri öncesi kapsamlı bir şekilde yöneleceği açıktır.

Bu durumda, gerek devrimci, ilerici güçlerin gerekse de Kürt hareketinin devletin söz konusu etkisiz kılma, iradeyi kırma ve teslim alma saldırısına tek başına koyma gerçekliği yoktur. Devrimci, ilerici ve yurtsever güçlerin; kadın ve LGBTİ+ hareketinin, işçi sınıfının temel hakları uğruna yürüttüğü direnişin, özetle sistem karşıtı tüm çıkışların ortak bir zeminde, birlikte hareket etmesine dünden daha fazla ihtiyaç vardır.

Birleşik mücadele, hem faşist diktatörlüğün saldırılarının püskürtülmesinde hem de geniş emekçi yığınlara yönelik güvenin tazelenmesinde stratejik bir anlam taşımaktadır. Bu başlıkta devrimci, ilerici ve yurtsever hareketin dünden daha ileri bir noktada olduğunu, daha ileri bir bilince ve kavrayışa ve buna paralel bir pratiğe sahip olduğu bir gerçektir.

31 Mart yerel seçimlerinin temel ayırt edici, saflaştırıcı noktalarından birinin Kürt sorunu, Kürt halkının siyasi iradesi ve kazanımları olacağı da bir başka gerçektir.

Yerel seçimler, daha merkezi düzeyde OHAL’le birlikte ortaya konulan politikaların Kürt halkına yönelik tasarrufları bağlamında bir güven oylamasına dönüşecektir. Devrimci-demokratik muhalefetin bu gerçeği görmesi ve sınıf mücadelesinin andaki koordinatlarının buradan geçtiğini bilince çıkarması doğru olandır.

 Kayyum Halk İradesinin Gaspıdır!

T. Kürdistanı’nda AKP-MHP gerici faşist ittifakının faşist terör, azgın bir baskı, imha ve inkâr politikasının bir izdüşümü durumundaki kayyum politikasının yerel seçimlerin nirengi noktası olması da bu yüzdendir.

Bilindiği üzere AKP iktidarı, Batı’da bir yandan azgın bir sömürü ve yağma düzenini yaşama geçirirken diğer yandan her türlü temel hak ve özgürlük talebini hedef tahtasına koymuş durumdadır. Buna paralel bir şekilde de T. Kürdistanı’nda, kayyumlarla başta Kürtler olmak üzere bölge halkının tüm kazanımları, ileri mevzileri tarumar edilmek istenmiştir.

Kürt halkının siyasi iradesi, kimliği ve dili yok sayılmak istenmiştir. Tüm adımlar buna yöneliktir.

Ne var ki her şeye karşın T. Kürdistanı’nda Kürtlerin, Batı’da devrimci ve demokratik güçlerin direnişi can bedeli sürmektedir. Hesaplaşma, kesintisiz devam etmektedir. 31 Mart yerel seçimleri, bu hesaplaşma bağlamında çok önemli bir kavşak niteliğine sahiptir.

31 Mart’ta elde edilecek başarı, faşist diktatörlüğe bir meydan okuma ve saldırı dalgasını durdurmak, geri püskürtmek için de önemli bir moral kaynağı olacaktır. Kuşkusuz bunun yolu oldukça zayıflamış ve dağınık haldeki devrimci-demokratik güçler ile yurtsever hareketin birleşik mücadelesinden geçmektedir.

Bu duruşun, açık ki ilk olarak yaşama geçeceği yerler kayyumların bulunduğu yerler olmalıdır. HDP, T. Kürdistanı’nda Kürdistani partilerle yaptığı ittifakla bu konuda önemli bir adım atmıştır.

Kayyum Dersim’den Kovulmalıdır!

Dersim sınıf mücadelesi açısından, kapladığı alan, oynadığı tarihsel rol bakımdan çok önemli yerlerden biridir. İçişleri Bakanlığı, 17 Kasım 2016’da Demokratik Bölgeler Partili belediye başkanı Mehmet Ali Bul’u görevinden uzaklaştırarak, yerine Tunceli Vali Yardımcısı Olgun Öner’i kayyum olarak atamıştır.

Kayyumun, geride kalan süre içindeki icraatları, AKP-MHP faşist ittifakının, devrimci-demokratik güçlerin tüm kazanımlarının bu topraklardan silinmesi politikasına uygun olmuştur.

Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde, belediyenin yürüttüğü tüm çalışmalar başta olmak üzere, açığa çıkarılan tüm birikim yok edilmek istenmektedir. Kayyum, halkın emeğini, değerlerini adeta talan etmektedir. Dersim Belediyesi’ne ait 16 taşınmaz, belediyenin artan borçları nedeniyle kayyum tarafından ihaleyle satışa çıkarılmıştır. Kayyumun yolsuzluk, rant ve yağma demek olduğu Dersim örneğinde de açıkça görülmüştür.

Dersim, bir yandan asker ve polis eliyle adeta ablukaya alınırken diğer yandan gerillaya yönelik kapsamlı operasyonlar aralıksız sürmektedir. Söz, eylem ve ifade özgürlüğü, asker-polis postalının hedefindedir. Bu tablo, kayyum atanan belediyenin, Dersim’in inancı, kültürü ve kimliğine yönelik sistematik asimilasyon politikalarıyla güçlendirilmektedir.

Gelinen aşamada CHP, Tunceli İl Sağlık Müdürü olarak görev yapan Dr. Yusuf Kenan Aydın’ı,  AKP ise AKP Tunceli il yöneticisi Gökhan Arslan’ı aday göstermiştir.

Ne var ki, burada asıl mesele devrimci ve demokratik güçlerin durumudur.

Ovacık Belediye Başkanı M. Fatih Maçoğlu’nun aday adaylık başvurusu yaptığını ilan etmesiyle Dersim merkezli başlayan tartışmalar ne yazık ki olumsuz bir zeminde büyüyerek bugüne gelmiştir. Yeni Özgür Politika gazetesinde, Maçoğlu’nun aday adaylığına yönelik yayımlanan yazılarla tartışmaların daha negatif ve ayrıştırıcı bir hal aldığı da bir gerçektir.

Nihayetinde gelinen aşamada Dersim merkezde SMF’li Maçoğlu ile HDP’nin iki adayının olduğu bir tablo ortaya çıkmış bulunmaktadır. Açık ki bu durum oldukça sorunludur. Devrimci ve demokratik güçler arasındaki sorunların diyalog yöntemiyle çözüleceği açıktır.

Maçoğlu’nun, HDP ile herhangi bir görüşme yapmadan aday adaylığını açıklaması isabetli olmamıştır. Devrimci demokratik kurumlar arasındaki asgari hukuk gereği, HDP ile aday adaylığı açıklaması öncesi ön görüşmelerin, fikir alışverişinin yapılması yukarıda altını çizdiğimiz hukuk anlayışı çerçevesinde daha doğru olurdu.

Ne var ki akabinde, HDP’nin bu başlıktaki tutumu da sorunu tolere eden ve çözüm üreten bir içerikte olmamış, bunun sonucunda mesele kısa sürede bir taraflaşmaya dönüşmüştür. Görüşmeler, gerilimin tırmanmasından sonra ve ciddi anlamda bir saflaşma yaşandıktan sonra başlamıştır ki, asıl olarak yanlış olan da budur.

Kuşkusuz ki, her siyasetin kendi bağımsız çizgisini izleme hakkı vardır. Buna saygı duymak gerekir. Ancak bağımsız çizgi izlemek, kısa vadeli kazanımlar adına uzun vadede halkın kaybedeceği, faşizmin kazanacağı yaklaşımlardan uzak durmak demektir. Halkın çıkarını ön plana almaktır.

Meseleye bu açıdan yaklaşmak, halkın çıkarını ön planda tutmak doğru olan politikadır.

AKP-MHP faşist ittifakının, kayyum politikasını püskürtmenin yolu açıktır ki,  birleşik mücadeleden geçmektedir. Bu konuda da henüz geç kalınmış değildir. Dersim’den kayyumun kovulması toplamda devrimci, ilerici ve yurtsever güçlere önemli bir moral olacaktır.

Çıkış noktası bu olmalıdır. Söz konusu güçler, halihazırda farklı alanlarda zaten birlikte hareket etmektedir. Bu bakımdan zaten birleşik mücadele temelinde bir araya geliş vardır. Dersim özgülünde yürüyen tartışmalar, alınan tutumlar ise mevcuttaki bu duruşa denk düşmemektedir.

Devrimci ve demokratik cephenin kazanımı, kayyumunun Dersim’den kovulması ve belediyenin gerçek sahiplerine yani halka geri kazandırılması yaklaşımıyla hareket edilmelidir. Bilinir ki; birleşik mücadele ya da ittifaklar, her gücün bir adım attığı, esnediği, taviz verdiği koşullarda ortaya çıkar.

Aksi bir tutum zaten birleşik mücadeleyi başından itibaren imkânsız kılar. Bugünkü durumda, bunun sağlanamaması halinde belediyenin CHP’nin eline geçmesi işten bile değildir. Bu, uzun yıllar ağır bedellerle Dersim’de elde edilen devrimci ve demokratik bir mevziinin kaybedilmesi demektir ki bunun nedeni mevcut parçalı duruş olacaktır.

Dersim’in tarihsel birikimi, geleneği; devrimci, ilerici güçler ile yurtsever hareketin yan yana direnişi için uygun koşulların bulunması bize, birleşik mücadelenin kazanması gerektiğini anlatmaktadır.

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu