GüncelMakaleler

DENGE AZADÎ | Hukuksuzluğun Manifestosu: Kobane Davası!

"Faşizmin fazlasıyla yükseldiği, devrimci, demokrat ve yurtseverlere yönelik saldırıların yoğunlaştığı böylesi bir süreçte, yönetme krizi de aynı oranda ayyuka çıkmış durumda"

İŞİD’in 2014 yılında Kobane’ye saldırısı sonrası ülkenin birçok yerinde yükselen tepkiler dolayısıyla Sabahat Tuncel, Gültan Kışanak, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil olmak üzere 108 kişi hakkında açılan davanın 2. Duruşması görüldü.

Hatırlanacağı üzere 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı davaya katılım için 1200 avukat başvuru yapmış 9 baro da açıklama yayınlamıştı.

6-8 Ekim’de gerçekleşen Kobane serhildanından sonra 6 yılı aşkın bir süre geçmişken 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3530 sayfalık iddianame mahkemeye sunuldu ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi bir hafta içinde; 7 Ocak 2021 tarihinde kabul etti. 108 kişi için “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma”, 37 kez “insan öldürme” gibi pek çok suçtan ceza isteniyor.

Kumpas davası olarak nitelendirilen ve siyasi saiklerle açılan Kobane Davası’nın ilk duruşmasında yaşanan hukuksuzluklar 2. ve 3. duruşmada da sürdürüldü. İlk duruşma avukatların dahi içeri alınmadığı, savunmanın devre dışı bırakılmaya çalışıldığı trajikomik bir tiyatroyu andırırken, mahkeme heyetinin talimatla, siyasi kararlar aldığını da göstermişti.

Figen Yüksekdağ’ın avukatı Gülağacı; “Tensip, kovuşturma sürecine yön veren bir ara karardır. Ama siz tensipte ‘Beni AİHM kararı bağlamaz’ dediniz ve burada tavrınızı gösterdiniz. AYM’nin 90’ıncı maddesini tanımıyorum AİHM kararını tanımıyorum’ dediniz.

Adil bir yargılama olmayacağını bize daha duruşma başlamadan, Ocak ayında göstermiş oldunuz. Bu yargılama, hukuki bir dava olmasının yanında, bir organizasyon olmasından dolayı problemlidir. Bir Ceza İnfaz Kurumu’nda yargılama görüyoruz” diyerek duruşmalar başlamadan yapılan hukuksuzluklara tepki gösterdi.

Duruşmalarda yaşananları özetleyecek olursak; avukatlar duruşmaya alınmadı, SEGBİS ile bağlananların sesleri kısıldı, siyasetçilerin avukatları olmadan kimlik tespiti yapılmaya çalışıldı, binlerce sayfalık bir iddianamenin sadece 28 sayfası okundu, ilk duruşmadaki reddi hakim talepleri reddedildi, Kürtçe savunma yapacak olanlar için çevirmen bulundurulmadı, tutukluluk ve adli kontrol hallerinin devamına karar verildi. Ve daha bir dizi hukuksuzluk ile duruşma 14 Hazirana ertelendi.

Siyasi atmosferin karışık olduğu bu günlerde, siyasi iktidarın, devletin bütün organlarını kullanarak bu davaya özel bir ilgi ile yaklaştığı ve talimatların çok öncesinden verilerek, planlı duruşmalar, daha doğrusu tiyatrolar gerçekleştirildiği açıkça görülüyor.

Özellikle son dönemde mafya Sedat Peker’in yaptığı açıklamalar, devletin ve iktidarın gizlemeye çalıştığı ama pek de şaşırtıcı olmayan gerçekleri ilk ağızdan anlatması, bir şok hali yaratmış oldu. Kendi içlerindeki çatlaklar her geçen gün biraz daha görünür hale gelirken, yargılanması gerekenlerin kim olduğu ise halk nezdinde biraz daha netleşmekte. Batan gemilerini kurtarmaya çalışırlarken, şimdiye kadar körükledikleri şovenizmi de kullanarak, dikkati başka yerlere HDP’ye çekmeye çalışıyorlar.

Adalet, hukuk, adil yargılama denildiğinde ve konu Kürtler, politik tutsaklar olduğunda bu kavramların hepsi işe yaramaz hale geliyor. (Elbette ki konu ezilen kesimler olduğunda bu durum her zaman geçerli.) AİHM kararını dahi tanımamak, özellikle hakim sıfatı ile mahkeme salonunda oturan kişinin bunu dile getirebiliyor olması, rahatlığın nereden geldiğinin bir kanıtı olsa gerek.

Faşizmin fazlasıyla yükseldiği, devrimci, demokrat ve yurtseverlere yönelik saldırıların yoğunlaştığı böylesi bir süreçte, yönetme krizi de aynı oranda ayyuka çıkmış durumda. Doğal olarak hem ekonomik kriz hem yönetme krizi içerisinde sıkışıp kalındığını, yıllardır hasıraltı edilen “faili meçhul” cinayetlerin, akıtılan paraların da açığa çıktığını varsayarsak bu saldırıların, faşizmin yükselmesi beklenmedik bir durum değil.

Ayrıca son yıllardaki tekli yargılamalardan sonra şimdilerde toplu davalara, binlerce sayfalık iddianamelere dönülmeye başlanmış durumda. Diledikleri bütün yasaları bir seferde meclisten geçirme çalışmalarında olduğu gibi, toplu davalar ile saldırılarının boyutunu büyütme, etkisini arttırma hedefindeler. Bütün bu hukuksuz süreçlerin, saldırıların bir sonu olacağı, bu sonun getirileceği de aşikar!

“Tarihte ilk defa bir parti, AKP-MHP başka bir partiyi, HDP’yi yargılamaya çalışıyor. En faşist dönemlerde bile bir parti hakim cübbesi ile salona girmemiştir. Biz halkın iradesini bu kumpas davasında ezdirmeyeceğiz.”(Selahattin Demirtaş)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu