Güncel

Deneyim | Cumartesi Anneleri ve 700. hafta ile yüzeye vuran öfke, Gezi’nin ruhunu haykırıyor

Ara sokaklarda polis’e “Gel gel” sloganları, kepenklere toplu vuruşlar, coşkulu heyecanlı kitle hareketi insana adeta “Gezinin Hayaletinin” dolaştığını hatırlattı.

“Beni bul anne” parçası Taksim’in orta yerinde çalınırken, engellenmek istenen ancak daha uzun süreye ve alana yayılan 700. Hafta…

Dile kolay, 700 haftadır baskılara, gözaltı ve tutuklamalara rağmen daha güçlü devam etti. Cumartesi Anneleri; Bitmeyen zulüm dinmeyen direnişin abideleridir.

1995’ten bu yana gözaltında kaybedilen evlatlarının, yakınlarının akıbetini soran, adaletin tecelli etmesi adına yaz- kış demeden, direnişe sarılan Cumartesi Annelerinin 700. buluşması ceberut devletin hedefi oldu. Gözaltında kaybettiği evlatları, yakınları hakkında adeta ölü sessizliğine bürünen devlet daha önce sayısız kez yaptığı anaların, kayıp yakınlarının sesini kısmak için zulme sığındı.

Ne var ki evlatlarını yakınlarını devlete kurban veren, en kıymetlilerini kaybeden Cumartesi Anneleri/İnsanları faşizmin bu saldırılarına ve zulmüne şerbetli.

Zira, onlar 23 yıldır baskılara, gözaltı ve tutuklamalara, şiddet ve devlet terörüne karşı bu coğrafyanın ezilenlerinin adalete ve hakikate susayanların sesini haykırmaktan bir an olsun geri durmadı. haftada annelerin, Cumartesi insanlarının bu adalet çığlığı ve ısrarı, direnci bir kez daha zalimleri korkutmuş olacak ki yenide zulme sarıldılar. Kuvvetle muhtemel ki çünkü bir orası kalmıştı devletin saldırmadığı.

Yazık ki geride kalan sürede anaların evlatları ve yakınları için ortaya koyduğu ısrar ve direnişten bir şey öğrenememişler. Cumartesi Anneleri/İnsanları 700. haftada zulme inat bir kez daha ezilenlerin direniş çığlığı olmayı başardı. Cumartesi anneleri 701. haftada da sonrasında da oturmaya devam edecekler.  Ta ki bu coğrafyada adalet yerini bulana dek!

Mustafa Kırbayır ise bakın nasıl çağrıda buluyor:

“Bir mezar yerini bile bize çok gördüler. Dediğimiz, istediğimiz budur. Biz haklıyız. Sen suçlusun. Buradan insanlığa sesleniyorum. Ey insanlık ailesi! Bize omuz vermediğiniz sürece, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğiniz sürece sizin akıbetiniz de böyle olacak. Gelin bizim içimizde fırtına kopan, üşüyen ve yarım kalan yüreğimize ses verin, üşümesin. Devlet de bununla yüzleşsin, vicdansız kalmasın.”

 

Gezi’nin hayaleti dolaşıyor

İki hafta öncesi başlayan çağrılarla Cumartesi Annelerinin 700. Haftası tıpkı 600. hafta gibi görkemli bir mitinge dönüşecek, adalet arayışında olan kayıp yakınları sesini duyurmak için 700. Kez bir araya gelecekti/ geldi de.

50 metrekarelik alan polis araçları ile ablukaya alınsa da Taksim’in dört bir yanı eylem alanına dönüştü.  Polis Beyoğlu Kaymakamlığından son dakika aldığı emirle sabah 10.30’da annelere saldırdı ve anaların da içinde olduğu birçok kişiyi gözaltına almaya başladı.

Ancak birçok kurum tarafından çağrısı yapılan 700. Hafta için binlerce kişi meydana doğru akmaya başlamıştı, bu akış durdurulamazdı.  Ancak polis önce “kibarca” sürmeyi denese kitlenin kararlı duruşu sonucu daha sert bir saldırıya başladı. Ancak uzun bir süre plastik mermili, gazlı saldırıya rağmen kitle ara sokaklarda sloganlar atarak yeniden toplanıyordu. Atılan sloganlara, eylem biçimine bakınca akıllara hemen Gezi’yi getirdi.

 

Bir kez daha söyleyelim; Cesaret bulaşıcıdır

Evet Gezi’nin ruhu yeniden Taksim’de İstiklal’de binlerce kişi tarafından “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Katil devlet hesap verecek”, “Polis simit sat onurlu yaşa”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak” vb sloganları ile haykırıldı.

Herkesi birbirine bağlıyor bu haykırış, yan yana geldikçe insanlar birbirinin öfkesini bir diğerine taşımaya, korku duvarlarını yıkmaya başladı. Ara sokaklarda polis’e “Gel gel” sloganları, kepenklere toplu vuruşlar, coşkulu heyecanlı kitle hareketi insana adeta “Gezinin Hayaletinin” dolaştığını hatırlattı. Yine gazdan etkilenenlerin yardıma çevreden gelen esnafın, insanların yardımının, ortaklaşmanın, en doğrusu cesaretin bulaşıcı etkisi herkesi sarmaya başladı. Gezi’den öğrenilen hafızalara bir kez kazınmıştı, gereken tek şey kitle hareketi ya da biriken öfkenin yol bulmasıdır.

Bu işin bir yanı, diğer yanı ise AKP iktidarı tarafından uzun süredir her geçen gün arttırdığı baskılarının kitlede biriken öfkenin basınca dönüştüğü ve yüzeye çıkmak için çatlak aradığı gerçeğidir.

Bu gerçek bugün kendini yasaklanmak istenen ancak her türlü muhalefetin susturulmak istendiği bir ortamda ve Cumartesi Anneleri gibi sembolleşmiş tam da bu nedenle en küçük bir eyleme tahammülün bu kadar azaldığı bir dönemde “artık yeter” denilerek Taksim’e taşan öfke ile kendini göstermiştir.

“Dipten gelen” dalga söylemi klasik bir söylem olsa da bir gerçeğe işaret ediyor. O gerçek bugün yasaklanmak istenen Cumartesi Anneleri eyleminde somutlanmıştır.

Dalga artan baskı ve saldırılara karşı yüzeye vurmaya başlamıştır. TC devletin saldırı bakanı Soylu, “Galatasaray Meydanı’nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı haline getirilmesine müsaade etmeyiz” diyerek “yeni” bir tehdide ve saldırıya işaret etmektedir. Öfkenin şimdilik dinerek başka bir çatlağı bekleyeceği mi yoksa 701 hafta ile yüzeyi zorlamaya devam mı edeceğini dalgaların sesi ile öğreneceğiz.

Bir ÖG okuru

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu