GüncelMakaleler

DENEGÊ AZADÎ | Kürdistan’da Tasfiye Saldırıları ve Direniş

"KDP, TC devletine istihbarat sağlayarak yer yer gerillalara taciz ateşi açarak adeta TC devletinin T. Kürdistanı’nda kullandığı korucularla aynı misyona soyunmaktadır"

ABD emperyalizminin Ortadoğu’da girdiği bataklık, ekonomik ve siyasi politikalarını değiştirmeyi dayatırken son yıllarda değişen başkanlarıyla da ihtiyacına paralel politikaları hayata geçirmeye çalışıyor.

Bugün Suriye’de vekaleten savaştırdığı cihatçı çetelerin ağır yenilgileri sonrası, Rusya’nın desteklediği Esad rejiimi ve faşist TC devletinin saldırılarına rağmen varlığını koruyarak direnen QSD (Demokratik Suriye Güçleri), odak oluşturuyor. ABD açısından QSD’nin niteliği belli bir işbirliği geliştirse de emperyalist karakteriyle ve bölgedeki en etkin gücü olarak gördüğü TC devletinin beka sorunu olarak ele alınıyor. Bu gerçekliği değiştirmeye dönük bir dizi adım atılırken bölgesel politikalarında PKK’yi istediği gibi kullanamaması, tasfiye edememesi, TC devletinin Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi ile yaşadığı yoğun savaş ve ABD emperyalizminin Suriye’de yaşadığı kriz, Ortadoğu’da yeni savaş cepheleri ve ittifaklar gündemini hayati bir noktaya taşımaktadır.

Küresel rakipleri Rusya ve Çin Ortadoğu’da yeni ittifaklar, pazar, rezerv alanları oluştururken ABD açısından daha aktif rol almak emperyalist çıkarlarını korumak için kendini dayatmaktadır.

Bu açıdan TC devletinin iç ve dış politikada daha saldırgan bir politik süreç yürütmesine kapı aralamıştır. Özelde iç politikada Kürt ulusuna, mültecilere yönelik saldırıların önünü açarken dış politikada askeri gücü olarak görmekte; Libya, Dağlık Karabağ, Rojava’nın ardından yeni savaş cephelerine yönelmesinin önünü açmaktadır.

Bu açıdan bugün Suriye’de ENKS ve cihatçı çeteler üzerinden politikalarını hayata geçirmeye QSD ile bağımlılık ilişkisi kurmaya çalışırken İran’da, Irak’ta, Afganistan’da yeni savaş cepheleri oluşturmayı hedeflemektedir. Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ni vekil gücü olarak özelde İran Kürdistan’ında kullanmak isteyen ABD, karşılık bulamamaktadır.

ABD emperyalizmi Kürtler bugün bölgesel bir güç olarak kendisini dayatırken bu gücü kendi çıkarları çerçevesinde kullanma güdüsüyle hareket etmektedir. Bugün KUÖH’ne karşı TC devletiyle Irak Kürdistan’ında ve İran Kürdistan’ında koordineli bir tasfiye süreci yürütmek kendisine bağımlı KDP benzeri Kürt güçleri vekil oluşturma hedefi bulunmaktadır. Bu açıdan KDP-TC ilişkilerinin KUÖH karşısında ciddi bir koordinasyon sağlaması, ABD’nin KUÖH yöneticileri hakkında kırmızı bültenle arama kararları çıkarması belli veriler sunmaktadır. KUÖH’nin önderliğinde geliştirilen ulusal birlik temelli yürütülen mücadelenin kitle tabanında oluşturduğu basınçla birlikte geldiği aşama, KDP’nin TC devletiyle KUÖH’ü hedef alan saldırılarıyla darbelenmeye çalışılmakta esasta Kürt ulusunun özgürlük mücadelesi tasfiye edilmeye çalışılmaktadır!

TC devleti Medya Savunma Alanlarına yönelik operasyonlar yürütürken bütünlüklü bir saldırı hazırlığı içerisinde bulunmaktadır. Özelde KDP’ye bağlı peşmergeleri Medya Savunma Alanları’na konuşlandırmak isterken gerillanın hareket kabiliyetini sınırlandırmak gözlem altında tutmaya çalışmaktadır.  TC gerillaya yönelik havadan ve karadan saldırılar gerçekleştirirken, bir yandan KDP’de elini gerillanın kanına bulaştırmakta, faşist TC devletinin tetikçiliğini yapmaktadır.

TC devletine istihbarat sağlayarak yer yer gerillalara taciz ateşi açarak adeta TC devletinin T. Kürdistanı’nda kullandığı korucularla aynı misyona soyunmaktadır. ABD’nin KUÖH karşısında KDP’ye biçtiği misyon bu olmaktadır. Bu misyon Türk egemenliğini kendi topraklarından tahsise varmaktadır.

AKP-MHP iktidarı iç politikada faşizmi derinleştirerek kitle katliamlarına başvurup, manipülasyonlarla halk ile sivil faşistleri karşı karşıya getirmeye çalışırken PKK’ye ve devrimci güçlere karşı yürüteceği topyekûn imha saldırısı olarak Medya Savunma Alanları’na yönelik işgalin hazırlığını yapmaktadır.

Bu hazırlık sürecinde alternatif örgütlenmeler yaratarak PKK’nin kitlelerle kurduğu bağı zayıflatacak kitleler karşısında alternatif örgütlenmeler yaratmaya çalışmaktadır. Özelde Güney Kürdistan’da KDP’nin misyonunu gerçekleştirecek yerli işbirlikçiler aranmaktadır. Bu anlamda benzer olarak içerde HDP’yi kapatma saldırısına girerken alternatif “Kürt” partisi oluşturacağına dair bilgileri yayılmaktadır.

Kürdistan’ın dört parçasında esasen ABD’nin işbirlikçi tasfiyeci, teslimiyetçi bir çizgi örgütleme hedefi vardır. Kürt ulusunun, çıkarlarından ziyade ABD’nin çıkarlarını öne alan TC devletiyle uyumlu (Kürt’ün her türlü hakkını beka sorunu olarak gören TC açısından uyum teslimiyettir) bir çizginin örgütlenmesine çalışılmaktadır. Bu açıdan TC’nin gerçekleştirdiği faşist saldırıların bölge gerici devletlerinin çizgisinden bağımsız değildir. TC devleti, Güney Kürdistan’da PKK’ye yönelik cadı avı organize ederken İran devleti de aynı süreci Rojhilatlı peşmergelere  yöneltmektedir. Geçtiğimiz yıllarda Haşdi Şabi üzerinden işgal politikaları yürütürken bugün suikastlerle karakterini ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz hafta Rojhilat Kürdistan Demokrat Partisi Merkez Komite üyesi Musa Babaxani’nin işkence yapılarak bir otel odasında infaz edilmesi buna örnek olarak ifade edilebilir. Rojhilat, Kürdistan Demokrat Partisi’nin 2016 sonrasında silahlı mücadeleyi yeniden başlatması özellikle Irak Kürdistanı’nda oluşturduğu kamplarla KDP ile uyumlu bir şekilde PKK’ye alternatif olarak örgütlenmeye çalışıyor.

Yıllarca PJAK’a yönelik saldırılarını yoğunlaştıran İran’ın bugün karşısına Rojhilat KDP’sini alması ona yönelik faşist saldırılar düzenlemeye başlaması ABD’nin bölgesel politikalarından bağımsız değildir. İran bölgedeki gerici bir güç olarak kendi çıkarlarını korumak üzere saldırılarını yöneltmektedir. Musa Babaxani’nin katledildiği dönem IBKY Başbakanı Nexirvan Barzani’nin İran Cumhurbaşkanı ile görüşmesi Kürt halkı açısından tepkiyle karşılansa da KDP iki yüzlü politikasını 4 bölgede aktif olarak hayata geçiriyor.

Yukarıda ifade ettiğimiz çerçevede bugün KUÖH’ün ortaya koyduğu devrimci çizgiye yönelik başta TC devleti olmak üzere bölge gerici devletlerinin ve ABD’nin, genel olarak da emperyalist tekellerin yoğun bir saldırısı mevcut. İçerde doğrudan Kürt ulusuna mensup olduğu için insanlar katlediliyor, katliamlar devreye sokuluyor, korku iklimi büyütülmek isteniyor.

Mülteci sorununun bu kadar kaşındığı emperyalist-kapitalist sistemin işgal-sömürü-savaş politikasının sonuçlarının halklara mal edilmeye çalışıldığı bir yerde Kürtlerin yaşam alanları devlet tarafından işgal edilerek mültecilere yaşam alanı oluşturulacağı yani mülteci politikası da Kürt ulusunun asimilasyonu ve birliğini parçalamaya odaklandığı ifade ediliyor.

TC devleti yaşadığı ekonomik-siyasi-sosyal krizi kitleleri manipüle ederek aşmaya çalışıyor. Bu anlamda yapılan hazırlıkların daha kanlı katliamlar biçiminde hayata geçirilmeye çalışılacağı doğrudan tasfiye sürecine yoğunlaşılacağını ifade etmek gerekir. Bugün TC devleti özelde Medya Savunma Alanları’na yönelik saldırılarla bunun hazırlığını oluşturuyor.

Bugün bu saldırılar karşısında Kürt ulusunun özgürlük mücadelesinde kendisini özne olarak ifade eden bizlerin tasfiye saldırıları karşısında direnişi örgütleme sorumluluğu her zamankinden daha fazla önemli bir yerde duruyor. Bu anlamda Rojava devrimini boğmak üzere 2014 yılından bu yana gerçekleştirilen saldırılara karşı ortaya koyduğumuz direniş, belli deneyimleri içerisinde barındırıyor. Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’yle omuz omuza mücadeleyi örgütlerken halkların birleşik mücadelesinin yükseltilmesi emperyalizme ve faşizme karşı yürüttüğümüz mücadelede temel sorumluluklarımızdan birini oluşturuyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu