Makaleler

Çıkar odaklı mülteci pazarlığı katliamların nedenidir

Mülteci ölümlerinden bir yenisi, Akdeniz’de 400 kişinin boğularak can vermesiyle yaşandı. Mülteciler, emperyalist güçlerin savaş çıkarları ve kirli emellerinden dolayı, yaşadıkları yerleri terk edip ölmemek-yaşayabilmek için batıya yöneliyorlar.

Mültecilik nedir? Mülteci kavramının anlamına bir bakalım öncelikle. Gerçek mülteci kavramı ile görünen mülteci kavramına. Mülteci veya sığınmacı; dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri “haklı bulunan” kişi. Evet, mülteci kavramının kelime anlamı böyle, gelin görün ki durumun hiç de böyle olmadığını görüyoruz. Mülteci denince akla gelen, aşağılanan ve ötekileştirilmesi gereken kişi oluyor ne yazık ki.

Özellikle siyasi liderlerin mültecilere karşı tutum ve söylemleri durumun vahametini gözler önüne seriyor. Almanya başbakanı Merkel’in Filistinli kızı ağlamasına sebep olup sonra teselli etmesi, Macaristan başbakanının “her hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan için ayin yapmamız lazım” demesi, Norveç Göç ve Entegrasyon Bakanı Sylvi Listhaug’un mültecilerle empati kurmak için su geçirmez yüzme ekipmanlarıyla kendisini Akdeniz’e atması siyasilerin mültecilere karşı bakışlarını ve samimiyetsizliklerini gözler önüne seriyor. Riyakârlıklarını saklamak savaşın gizli destekleyicileri olup, savaşı bitirmek için girmeye çalıştıkları insani kılıf ne kadar gerçekçidir?

 

Mülteci ölümleri katliamdır

Yaşanan mülteci ölümleri katliam niteliğindedir; çünkü hakları gasp edilen, sömürülen yoksul halkın, yaşamlarını sürdürebilmeleri için çıktıkları yollarda ölmelerine egemen güçler tarafından sebebiyet verilmektedir. Her yıl Somali, Etiyopya, Eritre vb. gibi yoksul ülkelerden, batılı ülkelere göç edip daha iyi yaşam standartlarına kavuşmak isteyen binlerce insan yaşamını yitirmektedir. Suriye’deki iç savaştan kaçıp komşu ülkelere sığınan Suriyelilerin sayısı 4 milyon 185 bine ulaştı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre ise 7 milyon 600 bin kişi de ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Dile kolay 7 milyon 600 bin hayat…7 milyon 600 bin hayal. Bunların kaçının yolda ölmeleri, kaçının denizde boğulmaları, kaçının satılmaları kaçının intihar etmeleri kimin umurunda? Alan Kurdi adlı çocuğun ölümüne, insanlığın düşürülüşüne, vicdanın çürümüşlüğüne, yüce duyguların küllenişine iyi bakmak gerek.

Mültecilere yardım etmek, evsiz barksız kalmış, yoksullukla mücadele eden insanların ihtiyaçlarını karşılamak insani bir görevdir. Fa kat görüyoruz ki mültecilere karşı geliştirilen tutumlar insani olmaktan ziyade çıkar odaklıdır. Bu durum kimi yerlerde bölgelerin demografik yapılarını bozmak niyetiyle kullanılmakta, çaresiz insanların ucuz iş gücünden yararlanmak, uluslararası prestij kazanmak vb. amaçlar taşımaktadır bu çabalar. Bu yaklaşım ve yaşanan gerçeklik, insan onurunu hiçe sayan, insani değerlerden uzak ve insanı tamamen metalaştıran kâr odaklı kapitalist sistemin ürünüdür.

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu