GüncelManşet

Cizre, diz çökmeyenlerin direnişinin adıdır!

Bir yıl önce Cizre’de zulme karşı direnenler bodrumlarda kimyasallarla yakılarak katledildi. Cizre başta olmak üzere T. Kürdistanı’nın dört bir yanında insanlık suçu işlenirken dünya kamuoyu bu vahşetlere sessiz kaldı. Ne bu katliamlar, vahşetler unutulacaktır, ne bunlara göz yumanlar, ne de bu halka bu vahşeti reva görenler… Tarih asla affetmeyecek, elbet hesabı sorulacaktır..

Bodrum katlarında günlerce aç, susuz, yaralı bombalaman altında bu vahşetin son bulmasını bekledi onlarca insan. TC devleti, topyekun savaş açtığı Kürt halkının destansı direnişine karşı kimyasallarla saldırıyordu. Yıkarak, yakarak, cenazelerin dahi teşhis edilemeyeceği şekilde saldırıp Kürt halkını teslim alabileceğini sanıyordu.

Bu büyük bir yanılgıydı. Tarihi direnişlerle dolu bir halk, kuşatmayla, katliamlarla asla teslim alınamazdı. Dün diz çökmeyen halk bugün de her ne olursa olsun diz çökmemeye kararlıydı. Vahşet bodrumlarında televizyona telefonla bağlanan Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç’un sözleri bunun somut örneğidir. “Teslim olmayacağız” diyordu Mehmet Tunç, “Bu binanın çökmesiyle insanlık da bu binanın altında kalacak” diyerek insanlığa son bir şans veriyordu! Tunç, “60 gündür bağırıyoruz, çağırıyoruz, avazımız çıktığı kadar bütün halka seslendik. Cizre halkı var gücüyle bedenini siper etti tanka, topa, lav silahına, roket atarlara bedenini siper etti. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, mücadeleye devam eden arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Cizre halkı 60 gündür soğuğa rağmen, açlığa rağmen, susuzluğa rağmen diz çökmedi. Onun için kalan insanların bizimle gurur duyması lazım” sözleriyle Kürt halkının asla teslim olmayacağını, diz çökmeyeceğini bir kez daha yineliyordu.

Bugün, direnenlerin, diz çökmeyenlerin yolunda ilerleyerek, onlardan öğrenecek onlarca şeyimiz var. Bu vahşeti ve katliamları unutmuyoruz, affetmeyeceğiz!

Cizre’de, insanlık suçlarına bir yenisini daha ekleyen TC devleti, kimyasallarla yaptığı katliamların üzerini örtmeye çalıştı. Bu gerçekleri kamuoyundan saklamak için her türlü baskı ve saldırı politikasını izledi.Gerçekleri yazmak isteyen gazeteciler tehdit edildi, gözaltına alındı, tutuklandı. Yaşanan katliamlara ilişkin yazılan gözlem ve yazılar üzerinden başta gazetemiz olmak üzere devrimci, demokrat gazetelere ve gazetecilere davalar açıldı. Ama devletin yaptığı hiçbir baskı ve saldırı gerçekleri gizleyemedi, gizleyemeyecektir. Bugün de gazeteler,    televizyonlar kapatılsa dahi halka gerçekleri yazmaya ve anlatmaya devam edenler vardır, var olacaktır!

TC devletinin kimyasallarla yaptığı vahşeti yerinde görüp incelemeler yapıldı, raporlar tutuldu. Başta İHD ve TİHV olmak üzere birçok kurum incelemelerde bulunarak yaşanan vahşeti raporlaştırdı. Adli tıp alanında dünyaca tanınmış İsviçre Adli Tıp Kurumu (CHUV), Cizre’de vahşet bodrumlarından birinde katledilen KJA aktivisti Berjin Demirkaya’dan arta kalan parçalar üzerinden yaptığı araştırmayı tamamladı. Raporda parça üzerinde yaptıkları araştırmada küçük bir metal parçasına rastlanıldığı ve söz konusu metal parça üzerinde yapılan araştırma sonrası bunun bir mermi parçası olduğu kanaatine varıldı.

Parçada tespit edilen ve mermi olduğu ifade edilen metal parçası, vücutta meydana gelen su kaybı ve yanma biçimi buradaki insanların önce öldürüldüğü ve ardından yakıldığı yönündeki ifadeleri güçlendiriyor. Raporda, kimyasal madde kullanılıp kullanılmadığının anlaşılamadığı belirtilerek ellerindeki parçanın küçük olması, kendilerine ulaştırılana kadar otopsi ve benzeri birçok dış müdahaleye maruz kalması nedeniyle bu tespitin zor olduğu açıklandı.

Berjin Demirkaya ile ilgili Birleşmiş Milletler Yargısız İnfaz ve İşkence Birimi’ne de başvuru yapılarak, sorumluların yargılanması talep edildi. BM Milletler Yargısız İnfaz ve İşkence departmanına ailesi tarafından yapılan başvuruda, Demirkaya’nın KJA adına kadınlara yönelik sosyal, siyasal ve kültürel çalışmalar yürütmek için bulunduğu Cizre’de Türk güvenlik güçleri tarafından yakılarak katledildiği ifade edildi. Yapılan başvuruya ek olarak ayrıca bölgeye giderek incelemelerde bulunan Türkiye’de faaliyet yürüten ve dünyanın değişik ülkelerinden gelen uluslararası insan hakları kuruluşları ve uzmanların hazırladıkları raporlarının yanı sıra İsviçre Adli Tıp Kurumu’nun yaptığı araştırma raporu, olay yerine dair fotoğraf, video, tanık anlatımları, asker ve polislerin sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları paylaşımlar da BM’ye sunuldu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu