GüncelManşet

ÇEVİRİ | DEVRİM: Arzulamak ya da bilinçli çaba (Dharmendra Bastola Kanchan)

Açıklama: Gazetemizin daha önce “Nepal Maoist hareketinin yeni bir atılıma ihtiyacı var!” başlığıyla bir makale yayımlamıştık. Bu makalede, Nepal’de 1) Prachanda-Baburam: Nepal devriminin hainleri, 2) Baidhya fraksiyonu: Teorinin pratiğe uygulanması problemi ve 3) Biplav fraksiyonu: Hedefsiz yolculuk olarak üç hareket ve anlayıştan bahsedilmişti.

Bu fraksiyonlardan Biplav’ın önderlik ettiği Nepal Komünist Partisi’nin isminden Maoizm’i çıkartmasından Çin, Küba, Kuzey Kore ve Vietnam’ı sosyalist ülke olarak tanımlamalarına, emperyalizmin değişerek post-emperyalizm aşamasına ulaşmasından Halk Savaşı çizgisinden kopuşa kadar bir dizi ideolojik karmaşa ve sapma içerisinde olduğu açıktır.

Uluslararası alanda ideolojik mücadelenin, komünist örgütlenme ve partilerin zayıflamasına paralel giderek azaldığı açık bir olgudur. Özgür gelecek gazetesi olarak, elbette başta MLM (ya da MLM iddiasındaki) hareketler olmak üzere devrimci hareketlerin görüşlerini yansıtmaya, bu şekilde ideolojik mücadelenin geliştirilmesine katkı sunmaya çalışmaktayız.

Aşağıda yayımladığımız makale de Biplav’ın NKP’sinin Daimi Komite Üyesi Kanchan tarafından kaleme alınmış ve “Nepal Maoist hareketinin yeni bir atılıma ihtiyacı var!” makalesinde de bahsi geçen kimi “yeni” fikirlerine “açıklık” getiren bir içeriğe sahiptir.

Nepal sürecinde yaşanan bir diğer gelişme de 2017’nin son günlerinde Mohan Baidhya (Kiran) önderliğindeki Nepal Komünist Partisi(Maoist) ile Netra Bikram Chand (Biplav) önderliğindeki Nepal Komünist Partisi’nin “birlik” gündemiyle görüşmesi oldu. Görüşmelerin uzun bir süredir devam ettiği ve iki tarafından sürece samimiyetle yaklaştığı bilgisinin dışında Kiran yaptığı açıklamada partisinin tüm gerçek devrimci komünist güçlerle birleşmek için gerekli adımları atmaya karar verdiğine işaret etti. İki partinin görüşmelerinden politik çizgide ortaklaşmak konusundaki zorluklara rağmen, Kiran’ın “yeni halk ayaklanması” çizgisiyle aşağıdaki makalede okuyacağınız Biplav’ın “birleşik halk devrimi” çizgilerinin yakınlığı da dikkat çekiyor. “Yeni halk ayaklanması”nın “halk savaşı” çizgisi referans alınarak üretilmiş olmasına, “birleşik halk devrimi”nin ise “halk savaşı” çizgisini reddetmesine karşın…

***

DEVRİM Arzulamak ya da bilinçli çaba Dharmendra Bastola Kanchan 2 Komünist devrim, yalnızca hevesle arzulayarak gerçekleştirilemez; bu arzu, teorik ve felsefi netlik, çetin bir çizgi mücadelesi ve güçlü bir sınıf mücadelesi ile buluşmalıdır. Komünist devrim için basit bir arzu, esas olarak ütopyacılığa benzer. Teorik ve felsefi netlik, çizgi mücadelesi ve sınıf mücadelesiyle birleşmiş bir sosyalist istek devrimciliğe yakındır. Bu temel niteliklerle nihai olarak birleşmenin eksik olduğu her devrim tasfiyecilik, kuyrukçuluk ve nihai olarak da revizyonizme sapar. Sınıf mücadelesinin tarihi bize, ideolojik, felsefi ve politik netliğin olmadığı devrim isteğinde olan her hareket ya da her sınıf mücadelesinin eninde sonunda revizyonizmin satranç tahtasına dönüşeceğini kritik bir şekilde öğretmiştir. Bizim Nepal’de ve dünyada devrimci arzu ve ruh açısından gördüğümüz ve deneyimlediğimiz de budur.

Devrim yapabilmek için elbette azim, coşku ve canlı bir isteğe kesinlikle ihtiyaç vardır. Bu kesinlikle birinci noktadır ve devrim yapmak için gerekli ilk adımdır. Devrim yapmak veya eski kapitalist emperyalist sistemi yıkma hareketi için gerekli arzusu olmayan bir kişi, bir grup insan, örgütlü bir güç ya da partinin devrim yapması mümkün değildir. Bu tür bir istek ve coşku teorik ve felsefi netlikle donanmazsa faaliyet içerisinde ileri doğru hareket edemez. Bu da ikinci noktadır. Üçüncüsü, sınıf mücadelesi olmadan, yeryüzünde hiçbir toplum kapitalizmden sosyalizme dönüştürülemez. Dolayısıyla devrimi gerçekleştirmek için bir parti ya da organizasyon arzu, ideolojik ya da felsefi netlik ve sınıf mücadelesini bir araya getirmelidir. Toplumsal devrim için bu, bütünlüklü bir durumdur.

Şimdi, devrimden söz ederken, proleter devrimden ya da komünist devrimden bahsediyoruz. Devrim arzusundan söz ederken, bilimsel sosyalizmi kurma ve komünizme ilerleme arzusunu tarif ediyoruz. Ve ideolojiden söz ederken proleter ideolojiden bahsediyoruz ve felsefeden söz ederken de bu Marksizm-Leninizm-Maoizm’dir.

Marksizm-Leninizm-Maoizm, gerçeğin bilimidir. MLM, yanlış anlayışa dayanan zamanının tüm ideolojileri ile mücadele etti ve bir bütün olarak gerçeğe ulaşmanın metodolojisini geliştirdi. Marks, hem Hegel’in diyalektiği, hem de Feuerbach’ın materyalizmiyle hesaplaşarak diyalektik materyalizmi geliştirdi – ki bunların her ikisi de yarı doğru ve eninde sonunda idealist ve gerçeklik dışıydı. Basit bir ifadeyle, Marks Hegel’in idealizminden diyalektiği ve aynı şekilde Feuerbach’ın idealizminden materyalizmi süzmüş ve diyalektik materyalizmi geliştirmiştir diyebiliriz. Modern dünyada kara delik ve büyük patlama teorisinin sonuçlarıyla birlikte günümüz bilim insanları tarafından yapılan gözlem ve incelemeler  mekan ve zaman, zorunluluk ve özgürlük, doğa ve toplum üzerine Marksizm’in geçerliliğini ve doğruluğunu kanıtlamaktadır. Daha sonra Lenin, Marksizm’i Rusya devrimine uygularken yeni bir aşamaya da yükseltti; Marksizm-Leninizm. Olguyu bütünlüklü bilimsel incelemeye tutan ve diyalektik materyalizme dayanan Lenin, kapitalizmin ve kapitalizmin en yüksek aşaması dediği merkezileşmiş, asalak ve can çekişen temel nitelikleriyle emperyalizmin dinamik rolünü gözlemledi. Daha sonra Mao, felsefi, politik, ekonomik ve bilimsel sosyalizm alanlarında diyalektik materyalizmi pek çok açıdan geliştirdi. Mao’nun bir ikiye bölünür şeklindeki felsefi katkısı, kapitalizmin dinamiğe üzerinden komprador kapitalizmin tanımlanması ve bilimsel sosyalizm alanında Büyük Kültür Devrimine önderlik etmesi Maoizm’in ortaya çıkmasına vesile oldu. Bu şekilde Mao, Marksizm-Leninizm’i Marksizm-Leninizm-Maoizm’e yükseltti.

Bugün de dünyanın çeşitli yerlerinden komünist filozoflar mevcut toplumu ve kapitalizmin dinamiklerini kavramak ve toplumsal devrimi gerçekleştirmek sürecinde MLM’yi yeni bir aşamaya yükseltmek için çaba göstermektedirler. MLM’yi savunmak, uygulamak ve geliştirmek; Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini eksiksiz bir şekilde kabul etmek, proleter enternasyonalizm temelinde tek bir ülkede veya eşzamanlı olarak el ele birden fazla ülkede sosyalizm perspektifini benimsemek, toplumu dönüştürmek için iki çizgi ve sınıf mücadelesi konseptine ve hareketine sahip olmak demektir. Hiç tereddütsüz diyebiliriz ki, MLM bilimiyle eksiksiz bir şekilde donanmış, devrim yapma isteğiyle dolu, genel olarak yoldaşlarını da dönüştürecek güçlü bir çizgi mücadelesi ve özelde bir bütün toplumu dönüştürecek sınıf mücadelesi perspektifiyle ileri yürüyen kişi komünisttir.

Nepal’de bu özelliklerden bazılarına veya birçoğuna sahip, bireysel ya da bir grup veya parti içinde yer alan ve fakat kendilerini birbirlerinden soyutlama eğiliminde olan, komünist olmak için tam ve yeterli kararlılıkta olmayan birçok insanımız mevcut. Diğer niteliklerden yoksun fakat devrim yapma isteğinde olan bazı grup ya da bireyler de var, yine diğer niteliklerden yoksun olsa da heyecanla tartışmalara katılan bir kesim insan var, ve sınıf mücadelesini sürekli vurgulamayı tercih eden fakat ideolojik ve felsefi netliğin altını oyan bir kesim mevcut. Taşıdıkları bu eğilimler onları, devrimci halkı birleştirmek ve harekete önderlik etmek için tarihi gerekliliklerin karşısında ideolojik, politik ve örgütsel olarak cüce durumuna düşürmektedir.

Nepal’deki durum üzerine yazarken, genelde uluslararası komünist hareket ve özelde Nepal devrimci hareket bağlamında devrimci harekete önderlik edebilmek için bugün uğraşmamız gereken başlıca konular nelerdir? İlk olarak MLM’yi bir dogma olarak değil eylem kılavuzu, yaşayan bir bilim şeklinde kavramalıyız. İkinci olarak Nepal’in mevcut objektif durumunu nasıl anlayacağız; Nepal toplumunun özgünlükleri içinde sosyo-ekonomik yapıda kapitalizmin dinamiklerini nasıl analiz edecek ve açığa çıkartacağız? Günümüzde dünya üzerinde kapitalizm ve emperyalizmin karakteristikleri ve dinamik rolünü nasıl kavrayacağız? Devrime çoktan ihanet etmiş olan Prachanda ve Bhattarai ikilisinin yanında yer alan bazı yakın arkadaşlarımız, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini nasıl kavrayacakları sorunuyla ilgili olarak kafa bulanıklığı içine düşmüşlerdir. MLM’yi kavramak ya da diyalektik materyalizm bilimini savunmak, bu bilimi uygulama ve onu ileri taşımayla derinden bağlıdır. En azından özel olarak bir ülkenin özgün durumu bağlamında bu bilimi somut gerçeklik içinde uygulamayı geliştirmek ve daha kristalize edebilmek üzere gelişmeye daha fazla katkıda bulunmak, genel olarak dünya devrimi için daha mükemmel bir şekilde bu bilimin zeminini güçlendirmek…

Buradaki açıklamanın ilginç olan kısmı teoride papağanlığı tercih eden bu arkadaşların pratikte sınıf mücadelesinin rolünü reddetmeleridir. Bu arkadaşlar arasında, oy pusulalarının devrimci şiddete galebe çaldığı Nepal’in bugünkü patronlarının revizyonist, reformist, kötümser ve ekonomist sürecinde olduğu gibi MLM’ye ve devrimci bilime karşı savaşan birçok subjektif ve ekonomist bulunmaktadır. Birçok ülkede görüldüğü gibi Nepal’de de, bu arkadaşlar, devrimci harekete ve hatta sınıf mücadelesi adına bu tür bir ajitasyona önderlik edebilecek ideolojik politik güce sahip olmadıkları halde başkaları tarafından yürütülen mücadeleyi rastgele bir zeminde eleştirmeye başlarlar. Onların bu eleştirileri, Partimiz Nepal Komünist Partisi’nin Nepal halkına yönelik parlamenter mücadeleyi şiddet kullanarak ortadan kaldırma çağırısının (seçimleri boykot –ÇN) yanlış olduğunu gösterir mi? Ki bu çağrının yapıldığı dönemde gerici devlet, burjuvazinin özellikle de Nepal özgülünde komprador burjuvazinin diktatörlüğünü şiddet kullanarak ortadan kaldırmak, proletarya diktatörlüğünü kurmak, her türden sömürüden uzak yeni bir toplum yani sosyalizmi kurmak konusunda halka ve ulusa çoktan ihanet etmişti. Dahası, bu insanlar mücadelenin anlaşılmaz ve amaçsız olduğunu ve bu şekilde anarşizme yol açtığını savunuyorlardı. Nepal komprador kapitalist devleti burjuva sistemin çıkarlarını koruma ve sınıf mücadelesi konusunda hiçbir kafa karışıklığına sahip değildir; ancak idealizm ve ütopyacılığa hevesli olan bizim yakın yoldaşlarımız birçok kafa karışıklığına sahiptir. Bu yoldaşlar, NKP’nin halkı, gerici parlamenter sistemi kurumsallaştırma amacında olan her türlü seçim oyununa karşı çıkmaya çağırdığı gerçeğine neden gözlerini kapatmaktadırlar? Bunların iddiaları NKP’nin bu politik gelişmelerde sorumluluk almak konusunda proleter dürüstlük göstermediğini kanıtlıyor mu? Aksine, zaman ve yine gerçekler, tıpkı bir avukatın hakimin karşısındaki savunması gibi devrimci hareketi idrak etmeye çalışarak burjuva legalizmine saplanan bu arkadaşlarımızın ideolojik ve politik sapmaya düştüklerini göstermektedir.

Bilim ve dogma arasındaki fark nedir? MLM’nin uygulanması bilimsel metottur ve proletaryanın, proletarya önderliğinde sınıf mücadelesinin ve proletarya diktatörlüğünün –ki Lenin’in bize öğrettiği “sınıf mücadelesini tanımayı proletarya diktatörlüğünü tanımaya genişleten” teorik çerçeveyi kesinlikle karşılamak zorundadır- çıkarları temelinde bir harekete önderlik etmektir. Dogma ise ya devrimci egonun sürdürülmesi amacını taşıyıp taşımadığı, parlamenter partilerin şantajıyla olup olmadığı ya da bilimsel bir metot olmaksızın parti ve örgütü felakete sürükleyecek şekilde teorinin uygulanıp uygulanmadığı gözönünde bulundurulmaksızın bir avuç insanın çıkarları çerçevesinde oluşturulan bir MLM iddiasıdır. Bu sistemi yıkarak sosyalizmi ya da bilimsel sosyalizmi inşa etme niyetiniz varsa devrim için faydalanma adına seçimlere katılmanın ya da herhangi bir nedenle seçimleri boykot etmenin bir önemi yoktur, fakat MLM’nin teorik, politik ve örgütsel unsurlarının temel ilkesini kaybetmişseniz, bu en nihayetinde parlamentarizm, dogmatizm, ekonomizm ve kuyrukçuluğa yol açacaktır. Nepal’de ister devrim için yararlanmak, isterse parlamentarizmi kurumsallaştırma sürecine katılmak üzere yer almak için olsun parlamento seçimleri, sizi birbirine havlayan köpekler gibi özgürce ve öfkeyle birbirinize bağırmanıza, birbirinizi lanetlemenize yol açıyor; ve hiç tereddütsüz stratejik boykot mu taktik faydalanma mı sorusu ortaya çıkıyor, ki bu durumda birçok insan dogmatik bir şekilde Lenin’den onun Duma’dan devrim lehine faydalanmasına dair alıntılar yapıyor. Elbette bu faydalanma ya da boykot, Lenin’in yaptığı ve taktik esneklik olarak savunduğu gibi sınıf mücadelesini bir üst boyuta taşımak için ideolojik, politik, örgütsel ve lojistik hazırlıkla birleştirildiğinde teoride ve pratikte somut olabilir. Tersine Nepal’e yönelik politikalarda çocukça bir dogma olarak Lenin’in bilimsel taktiklerinin körü körüne savunulduğunu görüyoruz. Lenin’in söylediklerini ve yaptıklarını ezberden okumak ve parlamentonun karakterini, amacını, işleyiş tarzını bir kenara bırakarak nesnel gerçeklik zemininin altına oymak politik çaylaklığa mı yoksa devrimci coşkuya benzemektedir?

Nitekim NKP, bilimsel yöntemi uygulayarak teorik, politik, örgütsel, stratejik ve taktiksel alanlarda devrimin bir ülkeden diğerine kopyalanamayacağına ve eski stratejinin yeni koşullarda artık geçersiz olduğuna açıklık getirmiştir. Böylece NKP, devrimi gerçekleştirmek için kapitalist güçlere ve onların temsilcilerine karşı devrimci halkı bütünleştirerek ve taktiksel olarak halkın hükümetini kurarak halkın devrimini stratejik olarak birleştirdi.

Özetle, birleşik halk devrimi teorisi, hiçbir özgünlüğün evrensellikten izole edilemeyeceği gerçeği göz önünde tutularak MLM’nin evrenselliği ile uygulamada tek bir ülkenin ya da toplumların özgünlüklerini birleştiren bilimsel metot ve yaklaşımdır. Komünistler politik, askeri ve örgütsel alanda somut koşulların somut tahlili metodu ve yaklaşımına sahip olmalı ve birleşik halk devrimi doğru bir şekilde sürdürülmelidir. Birleşik halk devrimi teorisi kırlarla şehirleri, ezilen halk kitleleriyle köylü ve işçileri, ilerici ulusalcılarla proleter entarnasyonalistleri, ulusal ekonomistlerle orta sınıf tabakaları, askerlik biliminin evrensel yasaları ve stratejisiyle silahlı mücadele ve kitle direnişlerinin özgün taktiklerini birbirine bağlar. Teoride ve pratikte gayet nettir ve amacı proletarya diktatörlüğünün burjuva diktatörlüğünü ortadan kaldırarak komünizme geçmek üzere politik iktidarı ele geçirmesi ve bilimsel sosyalizmi kurmasıdır.

Benzer bir şekilde kapitalizm, Lenin’in yüz yıldan daha fazla zaman önce en yüksek aşama olarak tanımlamasından sonra yeni bir duruma dönüşmüştür. Lenin emperyalizm bir savaşa ve hatta dünya savaşına zorlandığı bir süreçte kapitalizmin dinamik rolünü ve yağmacı karakterini tanımlamıştı. Bugün Lenin’in kapitalizmin dinamik rolü, yağmacı karakteri ve ezilen ulus ve halklarla emperyalizm arasındaki, kapitalizm ile proletarya arasındaki ve emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkilerin yükselişine dair tanımlaması geçerliliğini korumaktadır. Dahası geçtiğimiz yüzyılda, bu karakteristik özellikler daha da derinleşmiş, yoğunlaşmış ve şiddetlenmiştir. Bugün kapitalizm aşırı derecede parazitleşmiş, aşırı derecede merkezileşmiş ve aşırı derecede can çekişen küreselleşme aşamasındadır. Bunun için, NKP günümüz emperyalizm olgusunu kapitalizmin küresel aşaması ve post-emperyalist olarak tanımlamaktadır. Bazı yoldaşlarımızın bunun verdiği anlamla ilgili eleştirileri mevcuttur.  Onlara göre “post” nitel olarak bazı farklılıklar içermekte ve emperyalizmin sonunun ardından kapitalizmi ifade etmektedir. Bizi emperyalizmin yok sayıldığı bir politika uygulamakla ve bu şekilde emperyalizmin kucağına düşmekle itham etmekteler. NKP için, post-emperyalizm, ekonomik sistemin, sömürüsünün, yağmacılığının, küresel kanca ve ağının en son, yeni ya da bir biçimi anlamına gelmektedir –ki post-emperyalizm geçmişteki farklı süreçlerden ya da bugün ve dünden unsurları içermektedir. Devrim dalgası bir kez yükselişe geçtiğinde, komünizme geçiş aşaması olan sosyalizm süreci için bir ya da yarım yüzyıldan daha uzun bir süreye gerek olmayacaktır. Zira dünya Rusya ve Çin Ekim devrimlerine tanıklık etmiştir ve bu da komünizm yolunu hızlandıracaktır. Bu demektir ki, bu devrim dalgası dünya üzerindeki tüm ülkeleri ezip geçecek, dünyanın yaklaşık yedi milyar nüfusu komünizme ilerleyecektir.

Burada, herhangi bir ülkede sosyalist devrimin basit arzularla gerçekleşemeyeceği, proletaryanın bilinçli hamlesinin olması, diyalektik materyalist felsefe, çizgi mücadelesi ve güçlü sınıf mücadelesi rehberliğinde bilimsel metot ve yaklaşımın uygulanması gerektiği açık olmalıdır.

(Aralık 2017)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu