GüncelMakaleler

YORUM | Irak’ta ABD-İran hegemonyasından sıyrılan mücadele

Irak’ta kutsal atfedilen Erbain Yürüyüşü vesilesiyle ara verilen eylemlerin devam edeceği yönünde herkesin ortak fikri var. Tabii ki ABD emperyalizmi de İran rejimi de bu eylemleri kullanmak isteyecektir, ancak bu kez Irak’ın bu istemleri eylemlerde; “Ben ne Sünni’yim ne Şii’yim, yaşamak için günde sadece günde 8 dolar kazanan bir işçiyim” diyen gençlerin mücadelesi öteleyecektir.

Irak; emperyalizmin kan gölüne çevirdiği, neredeyse her gün camilerin-cemaatlerin bombalandığı, Sünni-Şii gericilerin yer kapma-hükümet kurma girişimlerinin her seçim tekrarlandığı kadim Ortadoğu ülkesi.

Bu kadim Ortadoğu ülkesi, son haftalarda ise eylemlere sahne oldu. Ekim ayı başından itibaren, ilk olarak Bağdat’ta olmak üzere birçok kentte eylemler ve protesto gösterileri düzenlendi. 2003 işgalinin ardından kentte mezhepsel ve ulusal birçok eylem saldırı ve protesto yaşanıyordu ancak bu eylemlerin niteliği diğerlerinden farklı bir yerde duruyor

Başkent Bağdat’la özdeşleşen Tahrir Meydanı’nda başlayan eylemler birçok kentte yayılırken, bölge uzmanları bu eylemlerin öncekilere göre çok daha farklı nitelikler taşıdığını söylüyorlar. Son olarak 2016 yılında yapılan bu kitlesel eylemlerin birçoğu etnik, siyasi vb. nitelik taşır, belli bir cemaat, grubu olduğu bilinirken bu son eylem, tamamen bağımsız gençlerden oluşan ve taleplerinin birçoğunun ekonomik kaygıların oluşturduğu eylemler.

1 Ekim’den bu yana gerçekleşen ve 100’den fazla insanın katledildiği eylemlerin karakterine bir göz atmakta fayda var.

İşgalden bu yana gelen süreç ve ‘mezhep’ hükümetleri

2003 yılında ABD ve İngiltere’nin Irak’ı işgalinden bu yana Irak, savaşın ve daha önceki kuşatma yıllarının ardından yeniden yapılanmaya çalışıyor. Ama mezhep merkezli uygulamaların ve etnik çatışmaların artması, ekonominin gerçek bir kalkınma yaşamasını engelledi. Belki de tek başarı Irak’ın petrol üretim kapasitesinin yenilenmesi oldu.

2014 yılında hükümet, ülkedeki çoğu kaynağı doğu ve kuzeydoğuda geniş alanları kontrol eden IŞİD’e karşı mücadeleye ayırdı. O dönemki Şii hükümet, İran’a bağlı Şii Haşdi Şabi milislerine devasa fonlar ayırdı. Ayrılan bu fonlar ve askeri ihaleler birçok yolsuzluğa zemin hazırladı, dönemin petrol fiyatlarının azalması Irak’ın bir kriz içerisine girmesine vesile oldu. Iraklılar arasındaki yoksulluk 2014 rakamlarına göre nüfusun yaklaşık yüzde 23’üne yükselirken yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranının çok daha fazla olduğu biliniyordu.

2014-2018 arasında IŞİD operasyonları ve var olan kriz, sorunların ötelendiği bir dönem olarak geçti.

El-İbadi hükümeti ve ABD yaptırımları

Büyük tartışmaların, sokak çatışmalarının arasında geçen yıl ise 12 Mayıs seçimlerinin galibi Haydar El-İbadi olmuştu. 3 Eylül’de yeni meclisin toplanmasıyla Irak Hükümeti yeni bir döneme girmiş oldu. Seçimlerden önce ABD ve Suudi kanadının yeniden koltukta görmek istediği aday El-İbadi idi. Bunun en büyük nedenlerinden biri İran nüfuzunu kesecek ve Trump yönetiminin yaptırımlarına ayak uyduracak bir yönetimin oluşmasına olan istekti. İbadi hükümeti de bu doğrultuda hareket ederek Trump yönetimine paralel açıklamalarla, İran’a yönelik yaptırımlara karşı ABD güdümünde ilerleyeceği sinyalini verdi.

 

Adil Abdulmehdi dönemi

Abdulmehdi, Saddam yönetimi tarafından 2 kez idam cezasına çarptırılan ve 2003 yılındaki işgal sonrasında ABD’nin sivil yöneticisi L. Paul Bremer’in kurduğu Geçiş Yönetimi Kurulu’nun da bir üyesiydi. Söz konusu tarihten başlayarak ardı ardına kurulan Irak hükümetlerinin sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, petrol ve planlama da dahil olmak üzere çeşitli bakanlıklarda görev yaptı. Geçmiş yıllara kıyasla artık cebinde istifa olasılığı bulunmuyordu. Abdulmehdi, 2009 yılında Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, 2015 yılında da Petrol Bakanlığı görevinden istifa etti.

Geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerin ardından ilk olarak Haydar El İbadi Başbakanlık görevini devraldı. Ancak hükümeti Şii grupların rızasını alamayınca göreve Adil Abdulmehdi geldi.

Başbakanlık görevine başlayan Başbakan Adil Abdulmehdi ise seçim stratejisi olarak ‘yolsuzlukla’ mücadele yöntemini seçmişti. Akılcı bir seçimdi ancak yılların kemikleşen yolsuzluğunu tek kalemde silmek olası görünmüyordu.

Dışarıda ise orta-yolcu bir hattı benimseyen Abdulmehdi, İran ve ABD arasında olası git-gellere önlem alma peşindeydi. Geçtiğimiz aylarda Suudi Aramco petrol şirketine yönelik gerçekleştirilen eylemin ardından Suudi Arabistan’a gitmesi de bunun kanıtı niteliğindeydi.

Ancak Irak sahasında ‘tarafsızlık’ söz konusu olamayacak bir durum. Gerek Şii kimliği gerekse de arkasına aldığı Şii destek Abdulmehdi’yi İran yanlısı bir konuma sürüklüyor.1 Ekim’de başlayan eylemlerin ardından İran’ın eylemlerle ilgili ABD’yi suçlamasının temel nedeni de bu.

Aslında eylemlerin niteliğine bakıldığında bu içi boş bir tez. Çünkü sokağa çıkan ve18-22 yaş arasında olan gençler, hükümeti Şii olan devleti yıkmak isteyen Sünni gençler değil. Devleti artık mezhep savaşları içerisinde, ABD-İran çekişmesi arasında sıkışmasını izlemek istemeyen gençler.

Şimdi sokaklara çıkan gençlere bakıldığında salt İran yanlısı bir hükümete karşı çıkılmıyor, yolsuzlukla mücadele ve reform sözünü tutamayan Başbakan Adil Abdülmehdi de dahil düzeni bu hale getirenlerin tamamına olan bir öfke taşıyor. Eylemlerde birçok kez, “Kahrolsun Velayet-i Fakih”, “Mollalar Irak’tan defolun”, “Irak Iraklılarındır” sloganları atılıyor.

Irak’ta kutsal atfedilen Erbain Yürüyüşü vesilesiyle ara verilen eylemlerin devam edeceği yönünde herkesin ortak fikri var. Tabii ki ABD emperyalizmi de İran rejimi de bu eylemleri kullanmak isteyecektir, ancak bu kez Irak’ın bu istemleri eylemlerde; “Ben ne Sünni’yim ne Şii’yim, yaşamak için günde sadece günde 8 dolar kazanan bir işçiyim” diyen gençlerin mücadelesi öteleyecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu