Güncel

BU GÖZYAŞLARI HANGİ CANLIYA AİT

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan bir bilgi, bir kez daha tüm gözlerin 11 yıl öncesine çevrilmesine neden oldu. Bu eylemi, daha anlamlı ve farklı kılan ise günüydü;19 Aralık! Basına, “her nasıl” olduysa 19 Aralık 2000’ de gerçekleştirilen operasyonun belgeleri sızdı/sızdırıldı. Buna göre;  20 hapishaneye aynı anda düzenlenen ve 28 devrimci tutsağın katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı ve binlercesinin daha yapımı bile tamamlanmamış F Tipi Hapishanelere nakledildiği operasyonun, koordinatları uzun süre öncesinden hazırlanmıştı. Tufan, Bora ve Atmaca adı verilen bu planlar bizzat MGK’nın talimatı doğrultusunda kağıda dökülmüş ve yaşama geçirilmişti. Basın bu “çok gizli” kalmış gerçeği fark etmenin heyecanı ile kısa sürede 19 Aralık dosyasını yeniden açtı.

Dönemin Adalet Bakanı, Cezaevleri Genel Müdürü, televizyon ekranlarının sık aranan isimleri oldu. Döneme ilişkin yapılan kazı çalışmasında birçok “yeni bilgiye” ulaşıldı. Her bilgi kırıntısı “şok”, “flaş” koduyla “sansasyonel” bir gelişme,  “büyük gazetecilik-habercilik başarısı” olarak verildi. Şimdi bu karmaşanın ortasında bir dakikalığına durup düşünelim! Bizi de içine almak isteyen bu hortumun dışına bir an için çıkalım. Bu olup bitenlere bir de “dışarıdan” bir gözle bakalım. Sizce de bu işte bir gariplik yok mu? Devrimciler, ilericiler açısından oldukça bilindik olan bu bilgi kırıntıları neden bir anda ortalığa saçıldı? Ne oldu da birden bire medya, 19 Aralıkla hesaplaşma kararı verdi? Dün yaşananları alkışlayanlar bugün neden  ağız değiştirdi?

Medya, biz farkında olmadan tüm günahlarından arınmaya mı karar verdi yoksa? Gündemimizi büyük oranda belirleyen bunun da ötesinde ne giyeceğimize, içeceğimize, ne hissedeceğimize ve nasıl düşüneceğimize bizim adımıza karar vermeyi kendine hak gören medyanın işlevine, daha yakından bakmak bu soruların bir kısmını yanıtlayabilir.

Bilindiği üzere kitle iletişim araçlarının işlevi, hakim sınıfın kim olduğuna göre değişiklik gösterir. Egemen sınıf/sınıflar iktidarlarını korumak için böylesi bir olanağı kullanmadan edemez. Bir sınıfın başka bir sınıf üzerindeki hakimiyet aracı olarak devlet de bu sürecin en önemli öznesi konumundadır. Kitle iletişim araçları devletin kontrolü-yönlendirmesi ile hakim sınıfların ihtiyaçları doğrultusunda çalışır. Hakim sınıflar, bu baskı aygıtını kullanarak ezilen sınıflar üzerindeki iktidarlarının sürekliliğini sağlamayı amaçlar. Kuşkusuz bunun sayısız yolu vardır. Fransız doğumlu ünlü siyaset bilimci Luis Althusser bunları ikiye ayırır. Ordu, polis, bürokrasi, yargı organları vb. gibi kurumları Devletin Baskı Aygıtları kategorisi içine alır. Açık zora başvurması ve toplum üzerinde önemli bir yaptırım gücüne sahip olmasıyla söz konusu kurumlar devletin doğrudan temsilcisi-koruyucu konumundadır.

Althusser, egemen sınıfların tek başına fiili güç-şiddet uygulayarak iktidarını uzun süre koruyamayacağına işaret eder. Bu sınıfa fiili güç sağlayan ve onun hegemonyasını üreten başka araçların da olması gerektiğine-varlığına dikkat çeker. Devletin İdeolojik Aygıtları adını verdiği ve devletten özerk gibi görünen kurumları bu kapsamda değerlendirir. Eğitim, medya, hukuk, sendika, kültür, sanat, din alanındaki kurumsallaşmalarını, hakim sınıfın ideolojisinin ve mevcut üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesi işlevini yüklendiğini ortaya koyar. Bu alan da ezilen sınıfların bilincine, düşünce yapısına, düşünme biçimine dönük kansız bir operasyon yürütülür.

İşte bugün karşı karşıya olduğumuz durum tam da medyanın bu işlevinin yerine getirilmesidir. 12 Haziran seçimlerine giden süreçte, toplumun güvenini tazelemek isteyen egemen sınıflar, anlaşılan o ki bir arınma-temizlenme kampanyası yürütme kararı aldı. Bir süredir karşımıza çıkan çeşitli itiraflar, vicdan azapları, önümüze dökülen belgeler bu yönelimin birer parçası olsa gerek. Medya da bu süreçte Devletin İdeolojik Bir Aygıtı olarak görev başına koşmuştur. Konumuzun başına dönersek, bugün  “geçmişiyle hesaplaşan”, “sorumluları göreve çağıran” medyanın 19 Aralık’ta takındığı tavra bir göz atalım. Medyanın döktüğü gözyaşlarının hangi canlıya ait olduğuna siz karar verin: Hürriyet: “Devlet Girdi”; “Örgüt yaktı, jandarma kurtardı”; Sabah: “Kendilerini ateşe verdiler”; Akşam: “Yürüyen çıraya döndü”… “Yakın emri verdi”; Milliyet: “Sahte oruç, kanlı iftar”; Zaman: “Sahur operasyonu”.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu