GüncelManşet

Bir kitle imha silahı olarak faşizm ve darbe karşıtlığı

15 Temmuz günü gerçekleşen ve halk kitlelerinin toplumsal hafızasında ciddi bir yer edinen darbe, ordu içinde yeterli desteği görmeyen veya destek görüp sonrasında ortaya sürülen bir grup tarafından bir girişim ile tazelendi. Çeşitli komutalarda yer alan ordu mensupları darbe girişiminin başarıya ulaşamayacağını anladıklarında teslim oldular. Bir kısmı da çeşitli operasyonlarla gözaltına alındı.

Olayın gelişim seyri bir yana, esasında klik dalaşı olarak ifade edeceğimiz bu durum, hem tarihsel hem de günceldeki gelişmesi ile bir kez daha ispatlanmış oldu. Hâkim sınıfların ortaya koyduğu pratik, esasında kendi aralarındaki iktidar dalaşıyken aynı zamanda halk kitlelerinin çelişkilerini örtbas etmekte, çelişkiler neticesinde birikim gösteren öfkeyi kendi bekası için kullanmaktadır. Dolayısıyla darbe; esasında devletin devamlılığını sağlayan ve toplumsal çelişkiler üzerinden beslenen, kitleleri bir kaldıraç olarak kullanan bir askeri ve siyasi operasyon/politikadır.

AKP iktidarının devletin alt-üst yapı kurumlarında örgütlenme çabası yeniye dayanmamaktadır. Zira AKP’nin kendini AP ve DP döneminin devamcısı olarak göstermesi aslında tarihsel olarak TC devleti içinde kendini var eden bir kliğe işarettir. Hakim sınıfların daha fazla dini ulema kesiminden beslenen bu klik kendini bugün bizlere AKP olarak göstermektedir. Yarı-feodal unsurları kendi bünyesinde daha fazla barındıran bu klik sınıf mücadelesi karşısında gelişen siyasal İslamcı ideoloji ile kitlelerin demokrasi ve devrim arayışını kullanma maharetini örgütlediği sokak eylemleri ile göstermiştir.

Siyasal İslamcı burjuva feodal bir klik olan AKP iktidarının bekasını sürdürmeye dönük çabaları toplumsal tepkileri örgütlemişse de aynı zamanda kendi kitlesini de militarist bir şekilde örgütlediğini göstermiştir. 14 yıllık pratiğin adı her ne kadar “milli irade” şeklinde adlandırılsa da, bu irade esasında AKP’nin kendi siyasal bekasının “bodyguardı” olmuştur.

Darbeler toplumsal dinamikleri zayıflatacak bir şekilde devletin devamlılığını merkezine alır ve stratejisi de budur. Dolayısıyla darbe bir iktidara değil aksine halk kitlelerine yapılır. Devlet nezdinde yaşanan ise darbe değil aksine dizayndır.  Dolayısıyla 15 Temmuz sabahı sokaklara çıkan kitlenin AKP’yi koruma güdüsü bir yana birçok kesimin gözden kaçırdığı bir “darbe karşıtlığı” da söz konusudur. Ancak sistemi hedef almayan bu darbe karşıtlığının hakim sınıflar arası dalaşta bir parti taraftarlığına hakim sınıf ve kliklerinin kaldıracına dönüştüğü görülmektedir. AKP iktidarı toplumsal hafızanın ana kolonlarından biri olan darbe karşıtı öfkeyi kullanarak meşruluğunu sağlamaya çalışmıştır. Sokakları ilk anda dolduran kitle ve bilinci ile ardından sokakları mesken eyleyen kitlenin bilinci aynı değildir. Gerçek çelişki üzerinden giydirilen manipülasyon kılıfı bugün sokaklarda faşizmin örgütlenmesi gibi bir tabloyu karşımıza çıkarıyor. Her şeyden önce faşizm bir “kütle ideolojisi”dir ve insanın bireyselleşmesini ve bireysel tercihinin geliştirmesini yadsıyarak onu kütle içinde eritir ve kütlenin en “arkaik” hislerine kapılmasını sağlayarak buradan beslenir. “Örgütlenmiş bir ideoloji olarak faşizm bir nevi sürüleşmeye karşılık gelen ve insanın hayvansal güdülerinden beslenen bir ‘toplumsal histeri’nin bütün bu hayvanlaşma’ya karşın mükemmel bir örgütlenme ile kontrol altına alınması ve önderliğin tanımladığı istendik davranışlar doğrultusunda yönlendirilmesi becerisidir.” (Gericilik Küreselleşirken Faşizm Yeniden mi?/Ütopya Yayınları/Ankara 2000/Syf:7)

Hakim sınıfların aslında sivil alanda askeri gücü konumundaki bu ideoloji esasta toplumsal bir histeri yaratır. Bu toplumsal histerinin besin kaynağı “düşman yaratmak”tır. Kitlenin memnuniyetsizliğinin esas ve gerçek nedeni yerine hırs ve düşmanlıklarını, hınçlarını yönlendirebilecekleri “milli düşmanları” ve milli tehditleri” yaratma ve onları sahicileştirme yeteneği faşizmin başarısının ön koşuludur.  Toplumsal çelişkilerin esas kaynağını göstermemek ve iktidarın bekası için soyut varlıklar veya klik dalaşında ilgili merciler gösterilerek faşizm toplum içinde örgütlenir. Ancak kısaca belirtmek gerekirse kitlelerin yabancılaştırılarak devlet aygıtının bekasının silahına dönüştürülmesi çağımızda demokratik çelişkilerin kullanılmasıyla gerçekleşmektedir.

Bu durum onların çelişkilerinin yükseldiği zemini değiştirmez ve bizlerin bu durum karşısında oldukça titiz bir politikaya ihtiyacı vardır.  Bu titizlik demokratik zemin nüvelerinin sosyal ve siyasal çelişkilerin görmezden gelinmemesidir ve bunun politikaya kaynaklık edeceği ilkesidir. AKP’nin sokağa çağırdığı kitleyi tanımlarken doğrudan gerici diyerek geçiştirmek sınıfsal çelişkileri yok saymak anlamına gelir. Menfur, klasik faşizm tanımlamalarının aksine faşizm ruhların ikna edici diktatörlüğüdür. Ruhları ikna edilen çelişkili yığınların “demokrasi” içinde de yönlendirmek pekala mümkündür. Bugün açısından da faşizmin aldığı görünüm budur. AKP’nin kitlelerin çelişkilerini yeniden akort etmesinin bir biçimi olarak sokak eylemleri insanların kendi varlık zemini koruma güdüsüdür. Ancak esas korunan ise onu yönlendiren kliğin faşizmdeki becerisi bekasıdır. Sınıf savaşımının ve çatışmasının yerine ikame edilen faşizm aslında yığınların kendi çelişkileri ekseninde girdikleri gerici kanallar üzerinden kendi varlığına saldırmasıdır. Dolayısıyla darbe karşısında sokağa çıkan kitle bir yandan sokaklarda demokratik olarak “darbeye karşı çıkarken” aynı zamanda bir başka kliği üreterek bir iktidarın darbesine dönüşmüş ve devrimci demokrat kitlelere saldırının silahı olmuştur. Bu aynı zamanda sokağa çıkan yığınların kendi kurtuluşlarına saldırısıdır.

Sokakları mesken eyleyen ve AKP iktidarını üreterek koruma altına alan kitlenin bahsini ettiğimiz şekliyle iktidar tarafından sorunun kaynağından kopartılarak örgütlendiğini ve yine devletin bekasını ürettiğini söyleyebiliriz. AKP’nin kitleleri sokağa çağırırken kullandığı temel zemin dikkate alınmalıdır. Kuşkusuz kitleler AKP’nin bekasını korumak için sokağa çıkmıştır. Ancak özünde bu bekayı üretecek çelişki ve buna uygun politika da AKP ile bütünleşmiştir. Sokağa çıkan ideoloji geleneksel Kemalist ideoloji ile çelişkileri bulunan kesimdir ve yıllardır bu komprador burjuva kesim ile rekabet halindedir. Kendi kurtuluşunu bir başka komprador burjuva feodal bir kliğe teslim etmiş olması bugün bu kliğin kaldıracına dönüşmüştür. Türkiye’nin yapısı gereği gelişemeyen milli burjuvazinin emperyalizm ve komprador kapitalizm tarafından sürekli baskı altına alınması söz konusudur. AKP ise kendisinden önceki iktidarları “lanetleyerek” “milli talepleri” kendisine kaldıraç olarak kullanmaktadır. 

Bugün yürürlüğe sokulan OHAL ile de kendi ve TC devletinin bekasını sağlama alma operasyonuna girişen AKP’ye karşı verilecek mücadelenin niteliği, faşizmi geriletebilecek somut politikalar üretmekle mümkündür. Faşizmin ve “darbe karşıtlığı”nın devrim ve demokrasi mücadelesine yöneltilen bir silah olarak ele alındığı OHAL günlerini mücadelemizle, direnişimizle devrim ve gerçek demokrasi mücadelesinin kaldıracı haline getirmeliyiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu