GüncelManşet

Bir kez daha kanıtlandı: Kürtçe konuşmak kavga etmeye eşdeğerdedir!

Geçen sene 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL’den sonra 11 bine yakın öğretmen açığa alındı.

Bunların önemli bir kısmı mesleğine dönse de, özellikle Eğitim-Sen’de aktif görevler üstlenmiş öğretmenlerin birçoğu ya açığa alındı ya da sürgün edildi.

Milli Eğitim Bakanlığı bu öğretmenlerin yerine batı illerinden AKP-MHP ittifakının sonucu olarak gerici ve ırkçı öğretmenleri sözleşmeli olarak görevlendirdi. Bu da, ırkçı görüntülerin yaşanmasına neden oluyor. Örnekler o kadar çok ki…

Bir örnek de Amed’in Bağlar ilçesinde bulunan Mesut Yılmaz İlköğretim Okulu’nda yaşandı.

Okula açığa alınan öğretmenlerin yerine atanan bir öğretmen, çocukların Kürtçe ismini değiştirmeye kalkıştı. Biryar olan bir çocuğun ismini “Bundan sonra senin adın Ramazan olsun” diyerek değiştirdi.

Bununla da yetinmeyerek, çocuk unutmasın diye eline de “Ramazan” yazdı. Ya da Sêrt’in (Siirt) Misirc (Kurtalan ) ilçesine bağlı Zoqeydê köyünde bulunan anaokulu öğretmeninin çocukların alnına ay-yıldız çizerek evlerine göndermesi…

Ancak bilineni ve bilinmeyeni ile bu uygulamalar arasında en net olan belki de Şirnex’te yaşananıydı. Bir fotoğraf açığa çıktı orada. Şirnex’te Tümgeneral Ömer Keçecigil İlköğretim Okulu’nda bir sınıfın duvarına yasaklar listesi asılmıştı.

Oldukça sıradan bir durum. Konuşan öğrencilerin, “sınıf başkanı” seçilerek diğer çocuklardan ayrıcalıklı ilan edilen bir başka öğrenci tarafından tahtaya isimlerinin sıralanması kadar sıradan, olağan… Bu kez bir öğretmen yapılmaması gereken davranışları sıralamıştı. Öğrencilerin “dilinden” konuştuğunu iddia eden birinci tekil şahıs’ı kullanmış bu sıralamada: “Ders içinde konuşmayacağım” demiş.

“Sınıfta kavga etmeyeceğim” demiş. Konuşmamak ve kavga etmemek fiillerine ek olarak “Kürtçe konuşmayacağım” demiş öğretmen olduğu iddia edilen öğretmen! Aslında haklı bir noktaya değinilmiş bu yasaklarla… Çünkü Kürtçe konuşmak, suskun bir halkın yasaklanan dilinin lâl haline isyandır, suskunluğuna dirençtir!

Çünkü Kürtçe konuşmak, kavga etmektir, dövüşmektir, esir düşmek ama seni esir eden zalime Kürtçe tükürmektir. Kürtçe kanallar açıp Kürtçe vaizlerle bir ulusun bilincini köreltmeye çalışanların gerici ve ırkçı saiklerinin hortlamasına bir örnek olan bu “yasak”, Kürdistan coğrafyasında Kürtçe konuşmanın hala bir devrim ve demokrasi sorunu olduğunu göstermektedir.

 

Kürtçe bir manifesto

Bu fotoğrafın gündeme girdiği saatlerde ise Kürtçe’si pek iyi olmayan bir Kürt gazeteci , (Ömer Çelik, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın maillerinin RedHack tarafından açığa çıkarılmasının ardından bunun haberleştirilmesi davasından) Çağlayan Adliyesi’nde Kürtçe bir manifesto – hâkim sınıfların hukuku ona “savunma” diyor- yayınlıyordu: “Şüphesiz Türkçe’ye dair bir hâkimiyetim var. Bu ülkede yaşadım, buradaki okullarda okudum. Bu açıdan Türkçe’ye yönelik olumsuz bir yargı sahibi değilim.

Fakat anadilimizin kişiliğimizin oluşmasında ne kadar önemli olduğunu tutukluluk sürecinde daha iyi anladım. Kısa bir süre önce TDK’nin ‘anadil kimliğimiz’ sloganıyla bir kampanya başlattığını gazetelerde okudum. Bu yüzden bende eksik de olsa savunmamı anadilim olan Kürtçe yapmak istiyorum. Anadilime ilişkin eksiklerimin büyük oranda maruz kaldığım asimilasyon politikaları olduğunu da belirtmek isterim.”

Bir de soruyor Kürt gazeteci: “Peki, biz bu ülkenin kaderi haline getirilmek istenen tekleşmeyi kabul mü etmeliyiz? Bizden mutlak itaat isteyenlere boyun büküp, onların birer methiye dizercesi mi olalım? Kralın çıplak olduğunu görmeyelim mi, yazmayalım mı, söylemeyelim mi?”

Bazen bu sorulara karşı yükselen isyandır, kavgadır Kürtçe konuşmak!

(Bir Özgür Gelecek okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu