GüncelManşet

Bir avuç kömür için bir ömür verenlere söz: KAZANACAĞIZ!

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, El Salvador ve Cezayir’in ardından Türkiye işçi ölümlerinde üçüncü sırada. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından 27 Mart 2014 tarihinde yayımlanan ve 200-2013 dönemini kapsayan “ İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri Araştırma Sonuçları” başlıklı çalışmada; İş kazalarının en çok madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe görüldüğü ve bu sektörde kaza geçirenlerin orası ise %10,4 olduğu her geçen gün artan maden kazalarının vahim sonuçlar doğuracağını da göstermektedir.

Ülkemizde özellikle 1983’ten yana artan maden kazaları kendini özellikle 2004 ile 2014 arası bir artış göstermiştir. Maden kazalarına en çok sebep olan grizu patlaması (jeolojik devirlerde kömür oluşumu sırasında meydana gelen metan gazının, havayla karışmasıyla ortaya çıkan patlamadır) birçok yerde kaza sebebi gösterilirken bunun önlenmesi için grizulu madenlerde doğal havalandırma yerine mekanik havalandırılmanın yapılması,  ortamdaki metan tahliyesini sağlamaya yeterli havanın geçişine imkan verilecek kesitten, tavan yolları oluşturulması ve grizu patlamasına neden olan metan gazının birikiminin önlenmesi gibi birçok çalışma yapılıp önlenmesi varken ülkemizde sadece kazaların yaşanmasından sonra önlem alınması bir gelenek haline geldi. Ama maalesef bu kendi maden ve taş ocağı sektöründe kendini göstermedi. Nitekim bu sektörde gerçekleşen kazaların belirtileri çoğu önceden belli olunurken ihmaller yüzünde göz ardı edilerek katliamlara kapı açılmaktadır.

Maden kazalarında gündeme daha önce gelen Şırnak’ta Haziran 2014’te 3 kazada 5 ölü, 7 yaralı, Eylül 2014’te 2 kazada 2 ölü, 2 yaralı, Ekim 2015’te 1 kazada 1 işçi yaşamını yitirmiştir. Acar Grubu’na ait olan maden ocağında 2014’ten bu yana 3 göçük gerçekleşti.

Acar Grup’a ait olan maden ocağında meydana gelen son göçükte 7 işçi yaşamını yitirdi. Daha önce de aynı nedenlerle işçi ölümlerinin yaşandığı maden ocağı bu sefer de ruhsatsız işletildiği ortaya çıkması ise devletin işçi ölümlerine meydan hazırlaması durumu bir kez daha ortaya çıktı. Özellikle katliamın Soma’da maden faciasında yaşamını yitiren 301 madencinin davasının görüldüğü bir günde gerçekleşmesi, işçi cinayetlerinin ülkemizde sıradanlaştırılmaya çalışıldığını gösteriyor. Olaya ilişkin açıklama bulunan HDP eş genel başkan yardımcısı Fatma Kurtulan’ın “Şırnak’ta uçan kuşu gözleyen devlet ruhsatsız madeni nasıl görmemiş” sözleri durumun gözden kaçtığını değil tam da kazaya olanakların sağlandığı ve işçilerin ölümden sadece Acar Grubu’nun değil aynı zamanda devletin de doğrudan sorumlu olduğunu göstermiştir. Kürt illerinde ise son dönemlerde Siirt Şirvan’ da Ciner Grubu’na ait olan madende meydana gelen göçükte “19 kişi ve Van” Kilimli ilçesinde özel bir maden ocağında gelen göçükte 2 kişinin yaşamını yitirmesi artık halkın yaşamının tümden alınmaya çalışıldığı göstermektedir. Devlet baskısı ile birlikte yaşamaya tutunan, katliamlara direnenler bu sefer devletin yandaş şirketleri tarafından işletilen madenlerde yaşamını yitirmektedir. Bir yanda yaşam mücadelesi verirken diğer yandan emek mücadelesi veren Kürtler devletin azgınca emek sömürüsüyle gözlerini insanlarının canına tak edenler karşısında yaşamlarını yitiriyorlar. Elbette her ölüm aynıdır ama bu ölüm haksızlıktır onlara.

Maden facialarının önlenmesi açısından özellikle Soma faciasından sonra çok şeyler çizildi, yazıldı ama somutta bu adımlarının atılmaması her geçen gün maden kazalarının yaşanmasında da kendini gösteriyor.

Ülkemizde 13 bin 418 maden ocağı bulunurken bunları denetimi ise sadece 200 personel üzerinden gerçekleşmektedir. Personel başına 200 maden denetleme görevi düşerken denetlemenin “yeterli ve güvenli” bir şekilde gerçekleştirilmesi ise neredeyse imkansız gibi duruyor. Aynı zamanda ise bu personeller kamu adına denetleme yapsa da bunların yine maaşlarının maden firmaları tarafından verilmesi yani “firma personeli” tarafından denetlenmesi gibi görünmesi ise durumun diğer çarpık yanı.

 

Sadece AKP’nin iktidara gelmesiyle artan maden kazalara bir göz atalım;

4 8 Eylül 2014: Kastamonu Küre

ilçesinde yangında 19 işçi yaşamını yitirdi.

4 2 Haziran 2006: Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde grizu patlamasında 17 işçi yaşamını yitirdi

4 10 Aralık 2009: Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa ilçesinde grizu patlamasında 19 işçi yaşamını yitirdi.

4 17 Mayıs 2010: Zonguldak’ta grizu patlamasında 30 işçi yaşamını yitirdi.

4 8 Ocak 2013: Kozlu’da grizu patlamasında 8 işçi yaşamını yitirdi.

4 13 Mayıs: 2014: Manisa Soma ilçesi, 301 işçi yaşamını yitirdi.

4 2015 yılı: 73 Maden işçisi yaşamını yitirdi.

4 17 Kasım 2016: Siirt Şirvan ( 19 işçi yaşamını yitirdi)

Yukarıda da görüldüğü gibi her geçen yıl maden facialarının yaşanması önlemlerin alınmadığını gösterdiği gibi “işin fıtratın var” diyenlerin döneminde olaylar karşısındaki “vurdumduymaz” tavırları ise bugün işçiler açısından direnmekten başka çare olmadığını gösteriyor. Çünkü yitirdiklerimizin acısını dahi bize çok görenler Soma davasında olduğu gibi ailelere her gün yeni yeni bir acı yaşatılmaktadır. Mahkeme sürecinde de verilen cezalarla ve verilen sözlerin tutulmamasıyla ailelere yeni acılara yaşatılmakta. En son Şırnak’ta olan maden kazasında gözaltına alınanlarda durumun daha taze olmasında kaynaklı alındığı bilinmelidir. Çünkü bu devlet Soma’da olduğu gibi işçi yakınına tekme atanlar gibi pervasız ve saldırgandır. İşin fıtratında ölüm var, kader diye yaşam haklarımızı gasp edenler şunu bilsin ki emeğimiz alın terimizdir, bu kader değil tam da planlı bir şekilde gerçekleşen cinayettir.

(Bir ÖG okuru)



Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu