GüncelManşet

Ankara davası 2. gününde sürüyor(Güncelleniyor)

Ankara: 10 Ekim Katliamı Davası’nın 5’nci grup duruşması 2. gününde de sürüyor.

Dün (25) başlayan 10 Ekim Ankara Katliamı Davası’nın 5. grup duruşması 2. gününde sürüyor. Taraf yoklamalarının ardından duruşma başladı.

 

“Sanıklar IŞİD’le eylemsel, duygusal, vicdani her türlü bağlarını kabul ediyorlar “

İlk olarak konuşan Av. Sinem Doğanoğlu;Sanıklar IŞİD’le eylemsel, duygusal, vicdani her türlü bağlarını kabul ediyorlar. IŞİD özellikle 2015’te Ocak ayından itibaren hayatımızın ortasında bomba patlattılar. IŞİD’in nasıl bir yapısının olduğunu anlatacak ve işlediği savaş suçlarını gözler önüne serecek elimizde yeterince rapor bulunuyor. Uluslararası alandaki güvenlik konseyi raporlarında IŞİD’in eşi görülmemiş bir tehdit olduğu yazıyor. Birleşmiş Milletler raporunda da IŞİD’in Ortadoğu’da toplumsal ve cinsel şiddete dayalı her türlü şiddet uyguladığı ve bölgedeki halklara soykırım uyguladığı tespit edilmiştir. Bizler bu yazılanları zaten biliyoruz. Fakat artık bu gerçeklik karar haline getirilmiştir. IŞİD’in, insancıl hukuku ihlal eden evlilik dışı birlikteliklerde kadınların taşlanması, LGBTİ bireylerin yüksek yerlerden atılması, zor kullanılarak girilen köylerde köylülerin canlı kalkan olarak kullanılması fiilleri biliniyor” dedi.

 

IŞİD sanıkları avukatları tehdit etti

Doğanoğlu konuşmasını IŞİD’in işlediği insanlık suçlarını anlatmasıyla devam ederken, sanıklardan Abdülhamit Boz avukatları tehdit etti. Avukatlar şikâyetini iletirken sanık tehditlere devam ediyor.

 

Bu mahkemenin tüm ezilenlere karşı sorumluluğu var

Doğanoğlu mahkemenin Ezidi kadınlara, Lazkiye’de katledilen Alevilere, kalkan olarak kullanılan köylülere, yerle bir edilen Palmira’ya karşı sorumluluğu olduğunu söyleyedi.

 

IŞİD gizliliğe ihtiyaç duymuyor

Av. Ahmet Özden ise IŞİD’in bazı bölgelerde gizliliğe ihtiyaç duymadığını hatta IŞİD’in bayraklarıyla şehri turlayıp slogan atabildiğine dikkat çekti. Özden mahkeme heyetine şu soruyu yöneltti: “Devlet nasıl oluyor da bu kadar açıktan örgütlenen, faaliyet yürüten bir örgütün gerçekleştirdiği Türkiye’nin en büyük katliamına dair iki tanık polisin dahi ifadesini hala alamıyor?”

 

Adalet için, insanlık için tüm deliller toplansın

Avukatlar, sanıkların IŞİD’le olan örgütsel bağlarını ve düzeylerini delillendirirken ayrıca bazı sanıkların daha önce verdikleri ifade ile elde bulunan delillerin örtüşmediği belirttiler. Sıradan bir IŞİD üyesi olmaktan çok daha öte faaliyetler sergileyen ve üzerinden önemli dijital materyallerin çıkan sanıkların bulunduğunu söyleyen avukatlar, hiç bir sanığın verdikleri ifadelerde olduğu gibi masum esnaflar olmadıklarını ve hatta örgüt yöneticiliğine varan faaliyetler içerisinde olduklarını belirtiyorlar. Avukatlar, adalet için insanlık için tüm delillerin toplanması istendi.

 

Sanıkların sözde “savunmaları”

Hatice Akaltun’nun Avukatı Oğuz Akman, “Müvekkilim kirada oturan bir ev hanımı olarak çocuklarının gözü önünde ifadesi alınmıştır. Müvekkilimin suçlu olup olmaması artık önemli değil. Tek isteğimiz çocuklarını görebilmesi. Buradaki yargılama intikam duygusuyla yapılıyor. Burada sırf çarşaf giyiyor diye insanlar mağdur edilmeye çalışılıyor. Burada kurgusal bir durum var ve mahkemeniz de buna uyuyor. Tüm inançlı kesimler burada cezalandırılmaya çalışılıyor. Müvekkilimin ailesinin işlediği suçlardan ötürü ceza alması doğru değildir” “savunmasını” yapmasının üzerine salonda bulunan aileler tarafından tepki yağıyor.

Hacı Ali Durmaz’ın Avukatı Hatice Aydın “Geçen duruşmada buraya gelen aileler bize saldırdı. Bizlere hakaret ve beddua ediyorlar. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu konuda gereğini yapacağını biliyoruz. Biz güvenlik tehdidi altındayız” “savunmasını” yapmasının ardından Aydın’ın10 Ekim Ankara katliamına olay demesi üzerine salonda tepkiler büyüyor.

Aydın, “Bizim suskunluğumuzu zayıflık olarak görmesinler. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları vardır. Herkes haddini bilecek”, demesi üzerine salondakiler mahkeme heyetine tepki gösterdi. Av. Aydın salondaki aileleri tahrik ve tehdit etme yönlü konuşmalarına devam ediyor.

Esin Altıntuğ’un Avukatı Yusuf Yılmaz, “Müvekkilim kocasını bulmaya çalışmıştır, bu yüzden mahkemenin bunu kaçmak olarak değerlendirmemesi gerekir. Kuran kursuna gitmiş olmasının örgütsel bağ olarak değerlendirilmesini mahkemenizin vicdanına bırakıyorum” savunmasını yapmasının ardından mahkeme ara verdi. 

 

Sanıkların sözde “savunmalarıyla”  mahkeme devam ediliyor

Sanık avukatı Av. Orhan Şahin; “Müvekkilim Abdülhamit Boz geçmişte el Kaide ile bağlantılıdır. Bu yüzden IŞİD’in bağlantısının olması imkansızdır. Müvekkilime iftira atılmaktadır.”

Erman Ekici (Ebu Talha); “Tanıklara emniyette işkence yapılmış ve bizim isimlerimizin olduğu kâğıtlara imza attırılmış. Benim düğünde taşıdığım bayrakta sadece “la ilahe illallah” yazıyor, IŞİD bayrağı daha farklı.”

Nihat Örkmez; “İftiralarla insanlar yargılanmaz, mahkûm edilmez. Ben terör örgütü üyesiysem delil nerde? Allah size vicdan versin.”

Abdulmuttalip Demir; “Yunus Durmaz benim kayınımdır. Evindeki eşyalarda parmak izimin çıkması da ailevi ilişkimle alakalıdır.”

Yakup Şahin; “HTS kayıtları gerçekleri yansıtmıyor. Kamera kayıtlarına bakabilirsiniz. Benim emniyetle defalarca kez ne konuştuğumu avukatlar çıkarsın. Kuran’dan ayet okuyacağım, çünkü bizden çok burada İslam’ı yargılıyorlar.”

Yakup Şahin avukatlara yönelik suçlamalarda bulunuyor. Salonda bulunanlar bu söylemlere yönelik tepki gösteriyor.

Talha Güneş; “İki tanık polisin hazırladığı ifadelere imza atmış. İki tanık da işkence altında ifade vermişler. Avukatların söylediği yalanlar, delil olarak kullandıkları fotoğraflar kendilerinin acizliğini gösteriyor. Mesleklerine saygılı olsa bunları bize söylemekten utanırlar. Avukat Tugay Bek terör örgütü PKK’nin uzantısı olan HDP ile bağlantılıdır. Kişi başkasının kirliliğinden bahsederken kendi ellerinin temiz olup olmadığına bakması lazım.”

Talha Güneş’in ifadeleri sırasında salonda tepkiler büyüyor. Bunun üzerine heyet başkanı salondakileri susturmaya çalışırken sanıklar hakaret ediyor. Mehmedin Baraç’ın avukatları fiziken ve söylemleriyle tehdit ediyor.

Talha Güneş, “Bekleyeceğimi ben Allahu tealadan bekleyeceği, tahliyei talep ediyorum” diyerek savunmasını sonlandırdı.

Yakup Yıldırım, “Buradaki baskıdan dolayı tutuklandım. Ailem cezaevine gelemiyor, aile dramı yaşıyoruz” dedi.

Hüseyin Tunç (Ebu Hüseyin); “Ben bu avukatların bir tek sorusuna cevap vermem. Ama yalanlarının ortaya çıkması için telefon sim kartlarının kimlere ait olduğunu söyleyeceğim. Anneme, eşime ve kardeşime ait hatlardır” dedi. 
Suphi Alpfidan; “Geçen sene sapasağlamdım, şimdi ayakta duramıyorum. Ben Kürdüm. Bir insanın ya Allah, ya cemaat korkusu olacak. Bu kadar iftirayla nereye gidecekler? Kobane’den IŞİD belasından kaçan akrabamla yurtdışına gittik. Çocuklarımı özlüyordum, onlar baba dedikçe içim sızlıyordu. Geri dönmeye karar verdim Türkiye’ye. Fakat konsolosluktan arandığım bilgisi geldi. Ben suçsuz olduğum için hiç düşünmeden ülkeye döndüm. Ben önce Allah’a sonra size güveniyorum sayın başkan. Cezaevinde bile diken üstündeyim. Çocuklarımı düşünüyorum, benim gibi cahil olmasınlar” savunmasını yapmasının üzerine salondan “bizimkiler baba bile diyemiyor” tepkileri geliyor.

Metin Akaltun; “Ben tehdit edildim. Beni gözaltına alan polislerin ifadesinin alınmasını istiyorum. Ailem onun evinde olduğu için Halil Durgun’u daha önce ihbar edemedim. Esin Durgun kocasını benim ihbar ettiğimi bildiği için bizden intikam almaya çalışıp üzerimize iftira atıyor” dedi.

İbrahim Halil Alçay (Ebu Huzeyfe); “Ben bir fabrikanın muhasebecisi olarak çalışıyorum. Ama terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorum. Katliamda kullanılan arabadan 6 ay önce ilişiğim kesilmişti. Oğlumun adı Zeyfe diye bana Huzeyfe’yi yakıştırdılar. Bu işin içinde olan adamlar kendilerini yaşantılarıyla ortaya koydular. Bu adamlar çevrelerine de zarar verdiler. Benimse hiç bir alakam yok. Dosyadaki Murat Taşçı ise benim üstüm olarak yazılmış, ama ne sanık ne de tanık. IŞİD’in parasını gönderen Murat Boz da burada dinlensin. Gizli tanığa da beni sorsunlar. Açık açık gazetelerde adımı ve resmimi canlı bomba olarak verdiler. Gerçek Ebu Huzeyfe dışarıda benim üzerimden katliam gerçekleştirmeye devam edecek belki de. Benim vicdanım rahat, çünkü IŞİD terör örgütüyle hiç bir bağlantım yok” dedi.

Yakup Karaoğlu; “Ülkeler kılıçla fethedilir. Ama adaletle ayakta kalır. Bunu ben söylemiyorum. Bunu Recep Tayyip Erdoğan söylüyor. İftiralarla kişi mağdur edilemez. İsnat edilen suç deliller ile somutlanmalıdır. Hâkim bey buradaki insanlar kendi ideolojileri doğrultusunda sizi yönlendirmeye çalışıyorlar. Kişisel husumete insanlar yargılanamaz. Türkiye gizli tanık kaynıyor. İftiralarla yargılanıyoruz. Bu ülkede 70 yıldır PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri, IŞİD gibi cani örgütleri tanınıyor. 40 yıldır bebek katilleri İmralı’da yatıyor. Evet, ben şeriat istiyorum. Bunun için suçluysam cezamı çekerim. Ben terörist değilim” diyerek savunma yapmasının üzerine salon içerisinden hakaret içeren savunmaya tepkiler yağıyor. Yakup Karaoğlu’nun salondakilere ithafen “Sen çok istiyorsan Çin’e git ya da Kuzey Kore’ye git, komünist değil misin” demesinin üzerine salon heyetten uyarı talep ediyor. Tepkilere rağmen savunmasına devam eden Karaoğlu, “IŞİD İslam dinine bağlı kişileri saflarına katıyor olabilir. İnsanları kandırıyor olabilir, ama ben onlardan değilim. İdeolojik olarak sizin üzerinizden algı operasyonu yürütülüyor” dedi.  Karaoğlu daha önce Halil Durgun’a dair verdiği “Suriye’ye gitti” ifadesini şuanda yalanlayarak ifadesine şu şekilde devam ediyor: “Ben öyle dedim diye Suriye’ye gitmiş mi oluyor, Halil Durgun Antep’te yakalandı. Gar patlamasının sonrasında kutlama yaptığımızı söylüyorlar, Allah’tan korksunlar. Tutuklu HDP’li vekilin annesinin cenazesinde bulunan kişi burada gelip avukatlık yapabiliyor. Ama benim hiç bir şeyle alakam yok hala tutukluyum. Ben esnafım. Bir sürü insanla iletişimde olmam gayet normaldir” dedi. Karaoğlu savunmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Buradaki insanları anlıyorum. Acıları çok büyüktür. Ama özür dinleyemem, çünkü benim bir suçum yok. Bu dosyadaki çoğu kişi kurnazlık yapmaya çalışıyor. Kendini kurtarmaya çalışıyor. Bu mahkeme baskı altındadır. Hâkim bey size arkanızda yazan adalet mülkün temelidir sözünü uygulamanızı istiyorum. Benim çevremde devrimciler de var. Ben herkesle iletişim kurarım. Benim korktuğum, gizlediğim bir şey yok” dedi. Karaoğlu, Her Kürde PKK’li diyemeyeceğimiz gibi her solcuya DHKPC’li diyemeyeceğimiz gibi her Müslümana da terör örgütü üyesi denilemez” dedi.

Mehmedin Baraç; “Ben hiç bir şekilde milletine ihanet etmeyen biriyim. Bingöl’de de milliyetçi olduğum için PKK’liler tarafından sevilmezdim. Müşteki avukatlarının maddi gerçeğe ulaşmak istediklerini düşünmüyorum. Buradakiler bizi dinlemek zorundadır. Biz saygılı bir şekilde dinledik. Suriye üzerinden PKK ve PYD’nin arasında anlaşmalar var. Kimse PYD ile IŞİD arasındaki anlaşmaları buraya yazmıyor. Birileri sanık koltuğuna devleti oturtmaya çalışıyor. IŞİD’in, PKK’nin, PYD’nin ortak organizasyonuyla bu insanlar öldürüldü” savunmasını yapmasının üzerine salon tepki gösteriyor. Baraç “askere köpek, terör örgütü leşlerine şehit  deniliyor” demesinin üzerine Avukat Bayraktaroğlu tutanak tutulmasını talep etti.

Heyet başkanı “Mahkemeyi provoke etmekten vazgeç. Savunmanı yap” demesinin ardından Avukat Kazım Bayraktaroğlu söz alarak “Bu ülkede hiç kimsenin cenazesine leş deme hakkı yoktur” dedi. Sanık Baraç’ın “Bütün terör örgütlerinin ölüsü leştir” diyerek Bayraktaroğlu’na cevap vermesi üzerine salonda arbede çıktı. Mahkeme ara verdi.

Mahkeme salonunda ufak çaplı bir arbede çıkmasının üzerine sanıklar salondan çıkarıldı. Kolluk kuvvetleri salonda bulunanları çıkartıyor. Salondaki insanlar “Bizi koruyun katilleri değil” diyerek kolluk kuvvetlere tepki gösteriyor.

Mehmedin Baraç savunmasına devam ediyor. Mahkeme başkanı okunan kayıt ve belgelere karşı savunma yapması, haricen konuşma yapmaması gerektiğini söyleyerek uyarıyor.

ankara davası 2.günMehmedin Baraç; “Mevcut sanıklarla bağlantılı olduğuma dair hiç bir delil elde edilememiştir. Benim hakkımda en ufak bir dava açılmış değil. Sözde evimden çıkan IŞİD bayrağı da Selahaddin Eyubi dönemine kadar dayanan üzerinden la ilahe illallah yazan ve Hz. Muhammed’in adı geçen başka bir bayraktır. Burada sanıklar tahliye edilirse kendilerini patlatacaklar şeklinde aymazca bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Denetimli serbestliği olan sanıklar bütün imzalarını eksiksiz atmış. Ben neden kaçayım? Buradaki tüm sanıklar suçsuz olduğunu beyan etti, neden kaçsınlar? DHKPC’li bombacıları evinde ağarlayanlardan daha mı tehlikeliyim? Dinde de kıyas vardır, burada da kıyas olmalı. Kanunda eşitlik varsa DHKPC’lilerin yararlandığı haklardan ben de yararlanmak istiyorum.”

Abdülhamit Boz;Ben zikrini hiç beğenmediğim bir terör örgütünden yargılanıyorum. Yakalayamadığınız her kişinin yerine bir başkasını getirip yargılıyorsunuz.”

Resul Demir; “Benim kimseyle şahsi problemim yok. Sayın hâkim, buradakilerin sizi etkilemeye çalışması boş bir hayalden ibaret. Birilerini rahatlatmak için karar vereceğinizi düşünmüyorum. Allah bilir ki suçluya hak ettiğini, suçsuza gerekeni yapacağınızı düşünüyorum. Omurgasız bir adamın gizli tanıklığını kabul etmiyorum.”

Esin Altıntuğ;Eşim ortadan kaybolmuştu. Ceren Demir’in eşi tutuklanmıştı. O kadar sık görüşmemizin sebebi budur. Metin Akaltın eşimi ihbar etmedi. Kendisi yakalandı. Yoksa ekmek almaya giderken de eşimi ihbar edebilirdi. Eşimin yaptığı yüzünden kimseyi suçlamıyorum. Eşimin ölümü kendi suçudur. Hatice Akaltın da çıkınca koğuş arkadaşlarını dahi Suriye’ye götürebileceğini söylüyor. Ben bunları ispat edebilirim. Bu aileye iftira atmıyorum. DHKPC dâhil olmak üzere hiç bir terör örgütüyle bağlantım yoktur. Ben IŞİD’li olsaydım IŞİD koğuşundan ayrılmazdım. Hapishane sürecinde hastaneye giderken PKK’lilerin saldırısına da uğradım.”

Hatice Akaltın;Esin Altıntuğ’un söylediklerini kabul etmiyorum. Kendisi koğuş arkadaşlarına Halep’e gittiğini anlatıyor. Her mahkeme öncesi kendisi koğuş arkadaşlarına bir kurguyla mahkemeye çıkacağını, intikam alacağını söylüyordu.”

Avukat Tugay Bek;Şahsıma yöneltilen tehdit ve hakarete dair şikâyette bulunacağım. Buradaki sanıklar her mahkemede mesleğini icra eden bizlere, müşterilere hakaretle tehdit ediyorlar. Mahkemenizin bizi koruma altına alması gerekiyor. Terör örgütleri yaptıkları eylemlerle toplumu dehşetle sindirmeye çalışıyorlar. Duruşma sırasında da yönelttikleri tehditlerle, kendilerinin devletin bir vatandaşı olduklarını, bizlerin ve müştekilerin ise devlete karşı tehlikeli kişiler olduğunu dinlendirerek suç işlemeye devam ediyorlar. Bu topraklarda cenazelere hakaretle burada da karşılaşıyoruz. Nasıl ki Hatun Tuğluk’un cenazesinin topraktan çıkarılması için slogan atan grup hakkında işlem başlatıldıysa duruşmada da savunma sınırlarını aşar biçimde cenazelere hakaretten işlem yapılmasını talep ediyoruz.”

Avukat Kazım Bayraktar; Siyasi iktidar başta olmak üzere IŞİD gibi örgütlenmeler insanların cenazeleri üzerinden kirli bir politika yürütülüyor. Burada insan ölülerine leş demekle IŞİD’in ideolojisi anlamda eşleşme vardır.”

Savcı, müştekilerin davaya katılma taleplerinin kabulüne, bilirkişilere teslim edilen bir takım materyallere dair raporların beklenmesine, ifadesi alınmayan sanıkların ifadelerinin beklenmesine, bir takım kamu görevlilerinin tanıklık yönünden duruşmada dinlenmesi talebinin reddine, tanıkların zorla getirilmesi emri için Antep başsavcılığına müzekkere yazılmasına, mobese ve güvenlik kamerası görüntülerinin teminine, kırmızı bültenle aranan sanıkların bulunmasının beklenmesine, Antep’teki dosyayla buradaki dosyanın birleştirilmesi talebinin reddine, bir takım kapatılan IŞİD’e bağlantılı olduğu düşünülen derneklerin faaliyetleri ile ilgili Antep başsavcılığından bilgi alınmasına ve sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

Bir sonraki duruşma 22-23 Kasım’da görülecek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu