GüncelMakaleler

ANALİZ | Basın Emekçilerine Dönük Saldırıya Karşı; Gerçeği Sahiplenelim, Yayalım

"Gazetemizin okurlarının, takipçilerinin de “Gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceğiz” şiarıyla gerçeğin peşine düşen basın emekçilerini daha fazla sahiplenmeli, kendisinin haber alma hakkının daha fazla peşine düşmelidir"

Emperyalist kapitalist sistemin pandemi ile birlikte derinleşerek devam eden krizi, ülke egemenleri açısından da benzer şekilde bir çok krizi tetikliyor.

Ülkede egemenlerinin mevcut sözcüsü AKP iktidarının çok boyutlu krizi her geçen gün daha fazla kendini yüzeye vurmaktadır. Son yıllarda OHAL altında  Erdoğan kararnameleri ile yönetilmek istenen ülkede ekonomik kriz başta olmak üzere yönetim krizi gün geçtikçe büyüyor.

İktidarın kendi içinde Sedat Peker ile çatlağının büyüdüğüne, diğer krizlerinin derinleştiğine, Kürt halkına ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne dönük saldırılarının dozajının arttığını görüyoruz. Şimdi ise yangın ve sel ile “mücadelesizliği” halka karşı işlemekte olduğu suçları katılıyor.

Bu saldırılarla birlikte, aslında her dönem devam eden, gazetecilere dönük saldırıların şiddetinin arttığına şahitlik ediyoruz. Yine başta Kürt basını olmak üzere devrimci ilerici gazetecilere dönük saldırılar, yurtsever, devrimci ve ilerici muhalefete dönük saldırılarla paralel yapılmakta. Hatta diyebiliriz ki topyekün saldırılardan önce, basın susturularak, baskı, sindirme kolaylaştırılmak istenmekte.

Gazetecilere dönük salrıdılar ve baskılar özellikle son dönemde kendini daha fazla hissettirmekte. Van’da Kürt köylülere dönük işkenceyi belgeleyen, gün yüzüne çıkartan gazetecilerin tutuklanması bunun en somut örneğidir. Kürdistan’da Kürt basınına dönük sindirme, Kürt halkının mücadelesini yok etme saldırısına paralel sürdürülmektedir.  Batıda ise rutinleşen saldırların son örneklerinden biri,  20 Temmuz Suruç katliamının 6. yıl dönümünde basın emekçilerine dönük polis şiddetinde gördük. İkincisi ise; Konya’da 7 kişilik Kürt bir ailenin, devletin yangınları bahane ederek hedef göstermesiyle katledilmesi sonucu İstanbul’da Emek ve Demokrasi Güçleri’nin protestosunda faşist saldırıya maruz bırakıldıktan sonra 2 gazetecinin gözaltına alınması ile gazetecilere dönük saldırılar yeni bir boyut kazandı.

Kitlenin Kasımpaşa’ya yönelmesi ile birlikte polisin hedef göstermesi sonucu eylemciler ve gazeteciler faşistlerin saldırısına uğradı. Bu saldırının ardından 2 gazeteci gözaltına alındı ve gözaltı süresince İstiklal marşlı işkence gerçekleştirildi. Bu durum yaşananların boyutun bir göstergesiyken diğer bir gösterge ise gözaltındaki arkadaşlarımızın nerede olduğunun saatlerce bizden saklanmasıydı.

Son dönemlerde artarak devam eden, gözaltıların nerede tutulduğuna dair bilginin verilmemesi; polisin gözaltına işkencesine hiçbir engelle karşılaşmamak, bu işkencelere devam ettirmek istemesinden ileri gelmektedir. Bu süre zarfında ne arkadaşlarımızın avukatları ne de milletvekilleri gözaltılara ilişkin hiçbir bilgi alamadı/alamıyor.

***

Özgür Gelecek gazetesi 40 yıla yakın bir tarihsel süreç boyunca işçi sınıfı, Kürt halkı, kadın ve LGBTİ+ların sesi soluğu olma iddiasında olmuş ve ezilenlerden taraf bir çizgi ile bugüne gelmiştir. Birçok devrimci basın gibi ezilenlere ses olma mücadelesinde ağır bedeller ödemiş, bu bedelin sınıf mücadelesinin bir parçası olması vesilesiyle “olağan” karşılamıştır. Birçok yazıişleri müdürü uzun yıllara varan cezalar almış, okurları, gazete dağıtımcıları polis saldırısı, gözaltı ve tutuklama saldırıları ile karşılaşmıştır. Bu bedelin önemli bir parça Özgür Gelecek gazetesi emekçisi Suzan Zengin’in bir komplo ile gözaltına alınıp tutuklanması ve ardından tedavisinin engellenmesi ile yaşamını yitirmesini not etmek gerekir. Musa Anter, Metin Göktepe, Gurbetelli Ersöz, Suzan Zengin… basın emekçilerinin tarihi bu isimlerde somutlanan gelenek üzerinden inşa edilmektedir.

TC’nin basına yönelik baskısı, sınıf ve ulusal mücadelenin var olduğu her dönemde devam eder.

2015 ve sonrası OHAL dönemi boyunca benzer şekilde baskıya, sansüre maruz kalan yurtsever, devrimci, ilerici basın gibi Özgür Gelecek’te yayın çizgisine tüm saldırılara rağmen devam ederek, mücadelenin sesi olmayı sürdürmektedir.

Özgür Gelecek gazetesi bugüne muhabirlerinin, okurlarının takipçilerinin dağıtımcılarının kollektif çabası ile mücadelenin bir bileşeni olarak varlığını sürdürmektedir.

Bunu 2015 öncesi de sürdürdü, bugün de sürdürmektedir ve yarın da ısrarla ve inatla sürdürecektir.

***

Özgür Gelecek gazetesi, uzun zamandır “Özgür Basın emekçileri” içinde diğer yurtsever, devrimci ilerici basının dayanışma içinde olduğu basın emekçileri ile hareket etmekte, devletin tüm engellemelerine, sansür ve baskısına karşı devrimci, ilerici basın emekçileri ile dayanışma halkasının bir parçası olmaktadır. Bu dayanışma “ağı” diyebileceğimiz halka, Özgür Gelecek açısıdan basın emekçilerinin tüm zorluklar, polis şiddeti ve engellemeler karşısında bu alandaki dayanışması, basın alanına dönük birleşik mücadelenin önemli – değerli bir yansımasıdır.

Basın emekçilerinin faşist saldırının ardından 2 gazetecinin farklı yerlerde ve işkence ile gözaltına alınması, ardından tutuldukları karakolun uzun süre söylenmemesine karşı gösterdikleri dayanışma kayda değerdir.

31 Temmuz gecesi 2 gazetecinin faşist saldırı, polis işkencesi ve gözaltı bilgisinin keyfi olarak saklanması süreci boyunca basın emekçilerinin karakol önünde sabahlaması, sosyal medyada yarattığı gündem, meslektaşlarının sağlığından haber alıncaya kadar teyakkuzda oluşu önemlidir.

Elbetteki gazetecilerin dayanışması bugüne içkin değildir, uzun zamandır gerek haber ve fotoğraf paylaşımı, gerek sansür ve engellemelere karşı haber akışı paylaşımı, yine basın emekçilerine yönelik her saldırının birlikte karşılanması, sayısız eylem pratiği bugünü açığa çıkarmıştır. Özgür Gelecek’te kolektif olarak gerek haber sahasında gerek sonrasında açığa çıkan birçok pratiğin dayanışma ruhu ile bir parçası olmayı önemsemektedir.

Halkın haber alma hakkının sağlanması böylesi yoğun baskıların olduğu dönemlerde daha büyük dayanışmalarla mümkün olduğunu ifade etmek gerekir.

Gazetemizin okurlarının, takipçilerinin de “Gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceğiz” şiarıyla gerçeğin peşine düşen basın emekçilerini daha fazla sahiplenmeli, kendisinin haber alma hakkının daha fazla peşine düşmelidir.

Bu, gazeteyi daha fazla sahiplenilerek, daha fazla okura ulaşması sağlanarak yapılabilir. Bu yapılanları, aynı zamanda gerçeğin her tarafa ulaşması mücadelesinin yaygınlaştırılmasının bir parçası olarak görmek gerekiyor.

Ezilenlerin sesini duyururken polis engellemesine, şiddetine maruz kalan basın emekçilerine dönük saldırıyı daha fazla teşhir etmek gerçeğe sahip çıkmanın diğer bir parçasıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu