EmekMakaleler

BELLEK | Grev Hakkının Kazanımı: Kavel Direnişi

Tarihsel bir deneyim olan Kavel direnişinden öğrenmek

karın altında nişanlanıp/dostlarımın arasında öpeceğim/nişanlımı Kavel kapısında/ve izin verilerse eğer İstinyeli emekçi kardeşlerim/izin verirlerse Kavel grevcileri/ilk çocuğumun adını/Kavel koyacağım…”

Hasan Hüseyin Korkmazgil

1960’lı yıllar, dünya çapında özellikle de Çin’de gerçekleştirilen Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin etkileriyle kitle hareketlerinin yükseldiği yıllara denk gelir. Benzer bir durum Türkiye toplumu için de geçerlidir. Bu yıllar başta işçi sınıfı olmak üzere, köylüğün, öğrenci gençliğin mücadelesini yükselttiği yıllardır.

27 Mayıs faşist darbesinin ardından kitlelerin mücadelesi durmak şöyle dursun daha da arttı. 1961 Anayasası’nda işçiler için grev hakkı cumhuriyet tarihinde ilk kez tanınmıştı ancak bu kağıt üzerinde bir düzenlemeydi. Bu hakkın kullanılması için işçi sınıfının militan mücadelesi gerekti. Türkiye işçi sınıfı bu amaçla, 31 Aralık 1961’de yüz binden fazla kişinin katıldığı Saraçhane mitingini örgütledi. Ve ardından 1963’teki Kavel grevi ile yasanın çıkmasını sağlayarak grev haklarını söke söke aldılar. Bu anlamıyla Kavel direnişi Türkiye işçi sınıfının grev silahını kuşanmasını sağlayan bir direniş olarak kilit önemdedir. Bu grev Türkiye işçi sınıfının 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ne giden yolu da döşedi.

Kavel fabrikası, 1954 yılında dönemin komprador burjuvalarından Vehbi Koç ve eniştesi Emin Aktar tarafından kablo ve elektrik malzemeleri üretmek amacıyla kurulmuştur. Vehbi Koç, fabrikanın genel müdürlüğüne ABD’deki eğitimini yeni bitirmiş İbrahim Üzümcü’yü getirir.

Yeni müdürün fabrikaya atanmasıyla işçilerin sosyal ve ekonomik haklarında kesintiye gidilir ve baskılar artar. İşçilere üyesi oldukları Maden-İş Sendikası’ndan ayrılmaları dayatılır. Sendikasızlaştırma hedeflenir. İşçi direnişi bu koşullar altında mayalanmaya başlar.

1963 yılında ikramiyelerini alamayan işçiler tepkilerini işi yavaşlatarak gösterirler. Fabrika yönetimi bu eyleme işçi temsilcilerini işten atarak cevap verir. Patron ve temsilcilerinin bu saldırısına karşı işçilerin yanıtı fiili grev olur. 28 Ocak 1963 tarihinde 173 işçi greve çıkar. Fabrikayı işgal eder, kapıları kaynaklarlar. İdari kadro çalışanlarını da fabrikaya sokmazlar. Bunun üzerine 14 Şubat’ta polis saldırır, dokuz işçiyi yaralar. İstinye halkı fabrika önünde toplanarak polisi protesto eder ve greve sahip çıkar.

Gelişmelerin sonrasında patron direnişi kırmak için kimi işçi önderlerini işten attı ve eylemin 19. gününde fiili lokavt yoluna başvurarak fabrikayı kapattığını ilan etti.

İşçiler fabrika önünde direnişlerini sürdürürler ve içeri giriş çıkışı engellerler. Fabrikanın bulunduğu Sarıyer İstinye’nin emekçi halkı Kavel işçileriyle tam bir dayanışma içine girer. Vehbi Koç’a ait Silahtar’daki Türk Demir Döküm Fabrikası işçileri bir bildiri yayımlayarak Kavel işçilerinin yanında olduklarını belirtirler. Yine Koç’a ait Topkapı’daki General Elektrik Fabrikası işçileri aralarında para toplayarak Kavel işçilerine verirler. Ülkenin çeşitli bölgelerinden işçiler dayanışma amacıyla gelirlerinin bir kısmını Kavel işçisine gönderir.

Dayanışma dalga dalga yayılır. Kavel direnişini duymayan kalmaz. Direniş, iki sınıfın, ezenle ezilenin karşı karşıya geldiği bir aşamaya ulaşır. Fabrikanın önü dayanışma ziyaretleriyle tam bir direniş alanına dönüşmeye başlar. Direniş ülkenin en önemli gündem maddesi haline gelir.

Faşizmin direnişe cevabı ise tanıdıktır. Kolluk güçleri direnişi bastırmak için devreye sokulur. Polis müdürü, grevin kanunsuz olduğunu söyleyerek emrindeki 200 polise “dağıtın bu komünistleri” emri verir. İşçiler direnişle karşılık verirler. Yaralananlar, gözaltına alınanlar olur ancak direniş devam eder. Başta İstinye halkı olmak üzere başka fabrikalardan gelen işçiler Kavel işçilerinin yanında saf tutarlar.

Grevin ulusal çapta etkisi dönemin hükümetini adım atmaya zorlar. 3 Mart günü hükümetin de araya girmesiyle anlaşma sağlanır. İkramiyeler geri verilir, işten atılan ilk dört işçi geri alınmadıysa da tazminatları ödenir. Bununla birlikte grev süresince atılan işçiler geri alınır. Sürecin devamında 24 işçi hakkında “polise mukavemet”ten kamu davası açılır ve 14 işçi tutuklanır. Ancak birkaç ay içerisinde hepsi serbest bırakılır.

Direne direne kazanacağız!

Kavel direnişinin kazanımla sonuçlanmasının yanında asıl başarısı, Türkiye işçi sınıfına filli meşru mücadelenin gücünü ve başarısını göstermesi oldu. Bu direniş daha sonradan İbrahim Kaypakkaya’nın 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nden çıkarttığı derslerde de açık olarak ifade ettiği, Türkiye işçi sınıfının varlığı ve mücadelesinin ilk adımlarının oluşturması anlamında tarihseldir. Türkiye solunda var olan aydın ve orduya dayanma gibi ya da “zinde kuvvetler” gibi teorilerin mahkum edilmesinde 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi ne kadar önemliyse, bu direnişin ön adımlarını oluşturan fiili meşru mücadelenin ilk örneği Kavel direnişi de tarihsel önemdedir.

Kavel direnişi aynı zamanda somut kazanımlara yol açması açısından da önemlidir. Direnişin ardından hakim sınıflar tarafından iki yıldır geciktirilen ve artık “Kavel maddesi” olarak anılan 274 sayılı Sendikalar Yasası ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası, 15 Temmuz 1963’te meclisten geçti ve 24 Temmuz’da yürürlüğe kondu. Bu kanuna göre “bir sendikanın aynı işyerinde çoğunluğu temsil etmesi durumunda toplu iş sözleşmesi yapabileceği, aynı iş kolunda çalışan işçilerin çoğunluğunu temsil eden bir toplu iş sözleşmesinin diğer işçileri kapsayabileceği, anlaşmazlık durumunda aynı şekilde greve gidilebileceği” kabul edildi.

Günümüz koşullarında hakim sınıflar, grev hakkını yasal olarak kabul etmiş görünseler de çeşitli gerekçelerle (özellikle Milli Güvenlik gerekçesiyle) engellemektedirler. Grevin adı olmakla birlikte kendisi fiili olarak yasaklanmaktadır. Bu somut olgu beraberinde işçi sınıfının tarihsel tecrübesinden öğrenmesini de koşullamaktadır. Bu anlamıyla fiili meşru direnişin ilk örneklerinden olan Kavel direnişi bir kez daha hatırlanmalıdır.

130 bine yakın metal işçisinin mücadeleyi ısıtmasıyla grev tartışmalarının yeniden canlandığı bir dönemde Kavel direnişi özelde işçi sınıfı mücadelesinin genelde tüm ezilenlerin mücadelesinin tarihsel bir devamlılık içinde, bir sonrakinin öncesinden güç ve esin alarak ilerlediğini gösteren güçlü ve ilham verici örneklerden biridir.

Kavel işçisi öğretti ki; haklarımızı elde etmek, hatta bu hakları kullanabilmek ancak örgütlenmekle, örgütlendiğimiz sendikaları zorlamakla, fiili meşru mücadeleyle ve tüm emekçi halkla birlik olup mücadele etmekle mümkündür.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu