GüncelManşet

“Allah’ım bize yine evimizi ver! -Salim ve Havin”

Yeniden inşa çalışmalarının örgütlenmesinin yapıldığı belediye otogarına geldim. Geldiğimden haberdar olan arkadaşlar beni karşıladı. Geldiğim saat biraz geç olduğundan dolayı herhangi bir çalışma yoktu. Gelirken bir an önce direnişin yaşandığı mahallelere gitmek ve hemen çalışmalara dâhil olmak istiyordum ama geç saatte bir çalışma olmamasından dolayı, soluğu çadırda alıp 30 saatlik yol yorgunluğunun acısını çıkarttım.

Ertesi gün 3 gündür Amed’den gelmesi beklenilen gıda yüklü tır, Gever’e gelmişti. Tırdaki gıda malzemelerini indirerek, soğuk hava deposuna yerleştirdik. Yıkılan, yakılan kan ve barut kokularının hala hüküm sürdüğü mahallelere gitmek ve halkla sohbet etmek için sadece indirilen gıda malzemelerinin paketlenmesi ve araçlara yüklenmesi kalmıştı, tabi biz hemen paketlemeye geçmiştik. Ertesi gün Kuruköy’e gıda dağıtımına gittik. Arkadaşlarla sohbet ettiğimde, bu mahallede direniş olmamış, barikat bile kurulmamıştı. Tabi bunlar devletin yıkım ve katliam yapmaması için geçerli bir sebep değildi. Mahalle girişindeki bir evde durduk ve aileye selam verdik. Eve dıştan bakınca, aşırı bir kurşun izi (çatışma) yoktu.Bu kadarla kurtulmalarına biraz sevinmiştim çünkü direnişin yaşandığı Cumhuriyet Mahallesi’nin tamamı yıkılmıştı. Evin kapısına yönelip kilidinin patlatıldığı kapıyı aralayıp tam içeriye girecekken, duvarda bir yazı gözüme çarptı. “Allahım bize yine evimizi ver- Salim ve Havin”  yazıyordu.

Salim evin en büyük çocuğuydu ve yanıma çağırıp yazıyı kimin yazdığını sordum ve sohbet etmeye başladık. Sokağa çıkma yasaklarının 12 ya da 13. günün de, asker ve polislerin Kuruköy’e gelerek, “Evlerinizi denetleyeceğiz, zarar vermeyeceğiz” diyerek bütün mahalle halkını bir liseye ve kültür merkezine toplamış; ondan sonra bütün mahalledeki evleri yakmış, tank ve obüs toplarıyla vurmuş. Evin içine girdiğimde, bütün duvarlar simsiyahtı. Paketinden çıkartılmamış beyaz eşyalar yakılmış, tüplü eski televizyonun yanmış parçaları varken, LCD TV ve bilgisayarların evde bulunmadığını söylediler. İçerdeki eşyaların hepsi yanmış, yanan eşyaların ne olduğunu içindeki demir iskeletten anlayabiliyorduk. PVC plastik doğramalar bile takılı oldukları pencerelerde resmen erimişti. Devleti tanıdığımızdan dolayı pek “şaşırmadık.”

 Aile ile biraz daha sohbet ettiğimizde ziynet eşyalarının da çalındığını belirttiler. Direnişin yaşanmadığı mahallelerin bile hali böyleyken, arkadaşların “direnişin yaşandığı mahalleler Cumhuriyet-Güngör ve Eski Kışla Mahalleleri” demesinden sonra o mahalleleri düşünmeye başladım. Zaten sokağa çıkma yasağının 4. ya da 5. gününde Suruç şehidi Süleyman Aksu’nun evi de kasıtlı bir şekilde yakılmış, mahallelerdeki halk evleri de yerle bir edilmişti. Yardımların birçoğu ilçeye zor sokuluyordu, bu da dağıtımları seyrekleştiriyordu. Ülkemizde “demokrasinin” tavan yaptığı bu dönemlerde yardımlarımızın da birçoğu polis tarafından taciz ediliyor, gözaltı ve tehditlerle engellenmeye çalışılıyordu.

Gıdanın tükenmesinden sonra, Yeni Mahalle civarında yaşayan çocuklarla keyifli vakit geçirmek ve onlarla oyun oynamak için hazırlandık. Oradaki çocuklara balon ve maske hediye edip, yüzlerini boyayacaktık.

 

Özgürlük, direniş ve barış…

Yeni Mahalle’ye geldiğimizde bir grup çocuk, boş bir arsada sohbet ediyorlardı. Biz pikaptaki malzemeleri indirip hazırlanana kadar çocuklar 50 kişi olmuş ve etrafımızda bizi seyrediyorlardı. Önce yüzümüzü boyadık ve çocuklarla sohbet etmeye onlara maske dağıtmaya başladık, ardından bir arkadaşımız şeker, bir arkadaşımız balon dağıtmaya devam etti. Arada bir dağıtımı bırakıp çocuklarla top oynuyorduk.

Çocuklar yüzlerinin boyanmasından ziyade kollarına Özgürlük, Direniş ve Barış istiyoruz yazıları yazdırmak istiyordu. Yaklaşık 3 saat vakit geçirdikten sonra hediyelerimiz vs. tükendi ve artık geri dönme vaktinin geldiğini düşündük. Yüzümüzdeki boyaları silip, toplu bir şekilde yürürken arkamızdan “tekrar gelin” sesleri yankılanıyordu. Biraz arkada kaldığımdan dolayı bir çocuk yanıma gelip, “Abi, iyi ki yüzünüzü yıkamışsınız. Size bir şey olmasın ki tekrar gelin. Ama biz yüzümüzü yıkamayacağız çünkü biz onlardan korkmuyoruz!” dedi.

Ertesi gün Cumhuriyet Mahallesi’ne battaniye, sünger ve nevresim dağıtmaya gittik. Cumhuriyet Mahallesi’ni çok görmek istiyordum zaten. Mahallenin sınırlarına girdiğimde yan yana olan bütün evlerin yıkıldığını, her tarafın moloz olduğunu, bazı evlerin molozlarının toplandığı ve diğer caddelere bağlanan yeni sokaklar oluşmuş oluşundan anladım. Cumhuriyet Mahallesi’nde bir caddede durduk. Caddenin başından sonuna bir bütün olarak, bütün evler yıkılmış, mahalledeki camii bile havan obüs toplarıyla vurulmuş, tanklarla darbelenmişti. Devlet sadece mahalledeki evleri değil, camileri ve park halindeki araçları da yakmış, kullanılmaz hale getirmişti.

 Ben bu yıkılmış evlerde kimsenin olmayacağını düşünüyorken, yardım aracının etrafına birden yıkım kararı verilmiş evlerde yaşayan ve yıkımlara karşı hala direnen aileler toplandı. Mahalledeki bütün evlere ağır hasar raporuyla yıkım kararı verilmiş, iş makineleri yıkımlara başlamış, hatta yıkılan birkaç evin molozları ve demirleri bile götürülmüştü. Dağıtıma başladığımızda, camiinin yanında iş makinesi bir binayı yıkıyor, her yer toz duman, diğer tarafta ise, polisler “tuzaklanmış olan EYP”leri imha ediyordu. Kısaca yıkım kararlarına karşı hala direnen bir halkı, baskı altına almaya çalışıyorlardı.

Zaten Cumhuriyet Mahallesi’ne dağıtım yapan birkaç arkadaşı da birkaç gün önce gözaltına almışlardı. Mahallenin tekrar inşa edilmesinden korkan devlet, Gever Belediyesi’nin iş makinelerini “tekrar hendek kazar” korkusuyla eskortsuz bırakmıyor, yıkılan evlerine elektrik çeken gençleri gözaltına almaya çalışıyor, evlerini inşa edenleri de tehdit ediyor, olmayan eypleri “imha” ederek de gözdağı vermeye çalışıyordu.

Sadece burada değil, Çarşı Merkezinde de “zafer kazanmış” edasıyla uzun namlulu silahları ve kamuflajları ile devriye atıyorlar. İşte bir taraf böyleyken, diğer tarafta da bütün katliamlara, tehdit ve baskılara karşı direnerek yaşam alanlarını inşa eden bir halk var. Biz de Yeni Demokrat Gençlik olarak, yeniden inşa çalışmalarında yer alıyor, direnişin olduğu her alanda direnişi yükseltiyoruz. Çünkü yaşamak direnmektir! Berxwedan jiyane!

 

Gever’den bir Yeni Demokrat Gençlik okuru

 

{gallery}ydg den gever izlenimi{/gallery}

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu