“Kadının sesini, rengini, fikrini ve iradesini ön plana çıkartmak istiyoruz!”
Erkek egemen medya kadını nesneleştirerek şiddeti ya da kadına yönelen her türlü saldırıyı olağanlaştırıyor ve hatta meşrulaştırıyor… Böylelikle de şiddete ortak oluyor… “Hayat varsa biz de varız” sloganıyla yayın hayatına başlayan Jin TV, toplumsal cinsiyet eşitliğini hayata geçiren medya özlemi ile cinsiyetçilikten beslenen ana akım medyaya karşı durarak kadın değerlerini görünür kılıp ve kadın dünyasının aynası olma iddiası ile yayın hayatına devam ediyor.
– Merhaba öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– İsmim Êvîn Asya. Jin TV kameramanıyım. Lise sona kadar okudum. Üç yıl kadar YPJ savaşçısı olarak kaldım. Sonra ayrıldım ve JİN TV’de çalışmaya başladım. İki yıldır da burada çalışıyorum. Ailem yurtsever değildi fakat kendimizi sadece Kürt olarak biliyorduk. Rojava Devrimi ile birlikte ailem ve ben Kürt Özgürlük Hareketi’ni ve gerçekliğimizi tanıdık.
– JİN TV’nin çalışmalarından bahsedebilir misiniz?
– Öncelikle şunu belirtmeliyim. Çalışanlarımızın hepsi kadın. Kamera, montaj, stüdyo, program, moderatör… Çalışmalarının hepsini kadınlar yapmakta. Bizim için en önemli olan kadının sesini ön plana çıkarmaktır. Kadınların sadece reklamlarda görüldüğü gibi (çamaşır yıkayan, yemek yapan, makyaj yapan vs.) yansıtılmasına karşı çıkıyor ve bu anlayış çerçevesinde kadın çalışmalarımızı çok yönlü yürütüyoruz. JİN TV olarak kadın iradesini ve fikrini yansıtmayı önemli buluyor ve bunu bir ilke olarak ele alıyoruz. Kuruluş açıklamamızda da belirttiğimiz gibi erkek işi olarak gösterilen tüm alanlarda sanatta, sporda, siyasette, bilimde, doğada, sağlıkta vb. “hayat varsa biz de varız” ilkesi ile hareket ederek kadının her alanda varlık göstereceği programlar yapmaya çalışıyoruz.
– Çalışma yaparken eril bir dil kullanmamak için ne gibi yöntemler geliştiriyorsunuz ve dil konusundaki ilkeleriniz nelerdir?
– Jin (kadın) kelimesi, Jîn (yaşam) kelimesinden türemiştir. Yani kadın yaşamdır diyebiliriz. Bir kere toplumsal ahlaktan gelen geri ve feodal kavramları kullanmıyoruz. Kadını sadece güzellik ve ev içi iş anlamıyla nesneleştiren kavramları da kullanmıyoruz. Örneğin “kadın temiz olmalıdır” gibi. Esasen kadın yaşamın her alanında en iyi olandır. Çünkü kadın yaşamın kendisidir. Ya da bir kadın cinayeti haberi yaparken “kendisini aldattığını öğrendiği karısını cinnet getirerek öldürdü” gibi kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran bir dil kullanmıyoruz. Bunun yerine örneğin “erkek şiddeti ile yine bir kadın cinayeti” diyoruz. Yani kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran, kadını her anlamıyla küçülten, kadın fikrinin ve iradesinin yok sayıldığı bir dil kullanmıyor ve bu dille de mücadele ediyoruz. Yukarıda da söylediğim gibi biz kadının sesini, rengini, fikrini ve iradesini ön plana çıkartmak istiyoruz.
– Çalışmalarınızda ne tür zorluklar yaşadınız mı?
– İlk zamanlar ben biraz tedirgindim. Çünkü daha öncesinde böyle bir çalışmada yer almamıştım ve toplumun bana karşı yaklaşımını da merak ediyordum. Çünkü YPJ’ye göre daha zor olacaktı. Bazen gece yarılarına kadar süren çekimler olacaktı ve etraftakilerin ne diyeceği beni korkutuyordu. Oldu da ve bunların hepsi geçti. Ben aynı zamanda kameramanım. Kamerayı kaldırmaya gücümün nasıl yeteceğini düşünenler oldu mesela; fakat pratiğimle olumsuz konuşmaları boşa çıkarmayı başardım. Zaten etrafı çok dinleseydim muhtemelen şu an evlenmiştim ve çocuklarım olmuştu. İşin ilginç yanı kadınların çok dedikoducu olduğunu söylerler ama benim hakkımda konuşanların çoğu erkekti.
– Son olarak ne söylemek istersiniz?
– Kadınlar irade ve güç sahibi olmaya cüret etmeli ve bunun için dayanışma içinde olmalıdırlar. Bütün kadınlar kadınların özgürlüğü için mücadele etmeliler.
Rojava’dan Kadınlar Anlatıyor’un önceki bölümleri için bakınız:
https://ozgurgelecek18.net/8-mart-rojavadan-kadinlar-anlatiyor-1/
https://ozgurgelecek18.net/8-mart-rojavadan-kadinlar-anlatiyor-2/
