GüncelManşet

(Foto-video)37. nöbette meslek hastalıkları konuşuldu

İstanbul: Yakınlarını iş kazalarında kaybeden ailelerin her ayın ilk pazar günü tuttukları nöbet devam ediyor.

Adalet Arayan İşçi Aileleri, işçi cinayetlerine dikkat çekmek için her ay yaptıkları Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin 37’incisinde adalet arayışlarını meslek hastalıkları konusu ile sürdürdü.
“Vicdan ve Adalet Nöbeti”nin 37’ncisi her nöbette olduğu gibi Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdi. Her nöbete bir gazetecinin eşlik ettiği eylemde bu ay gazeteci Ali Topuz yer aldı. Yine nöbete, iş cinayetlerinde yakınlarını kaybeden aileler, meslek hastası işçiler, doktorlar, Avukat Erbay Yürcan, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, gazeteci Ahmet Hakan, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş’ın katıldığı 2015’in ilk Vicdan ve Adalet Nöbeti’nde “Çalışırken yaralanmak, hastalanmak, ölmek istemiyoruz. İşyerleri cinayet mahalli olmaktan çıksın” yazılı pankartlar ve “Sorumlular belli adalet istiyoruz”, “Kaza da kader de değil, cinayet” yazılı dövizler açıldı.

Nöbetin bu ayki konusu meslek hastalıkları olurken, il olarak basın açıklamasını Davutpaşa patlamasında yaşamını yitiren Heybetullah Güleç’in ağabeyi Hakkı Güleç yaptı. Güleç, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre 2014 Aralık ayında en az 127, 2014 yılında ise en az bin 886 işçinin çalışırken hayatını kaybettiğini belirterek, Aralık ayında görülen ve Ocak ayında görülecek olan davalar hakkında bilgi verdi.

“28 Nisan, İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmeli”
Soma ve Ermenek iş cinayetleri sonrasında hükümet ve muhalefet tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliği süreçlerine dönük önerilen ve yapılan düzenlemeleri, 7 yıldır haykırmalarına rağmen seslerini duymayan sorumluların itirafı olarak değerlendirdiklerini belirten Güleç, yapılan düzenlemelerin yeterli olmadığını ve kamuoyunda oluşan duyarlılığı yönetmeye dayalı olduğunu ifade etti. Güleç, “28 Nisan tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmelidir. 3 yıldır başlattığımız talebin takipçisi olmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Saha sonra sözü, meslek hastalığına yakalandığını belgelemesine rağmen işten atılan ve mağdur edilen Yavuz Çağlayan aldı. Çağlayan, ellerinin morardığını ve ciddi düzeyde ağrılar çektiğini söyleyerek 2004 yılında boyacı olarak çalışmaya başladığı Toyota’da yakalandığı hastalığının ardından işten çıkarıldığını kaydetti. Sürekli rahatsızlanması ve beklenen verimi gösterememesi gerekçesiyle işten çıkarıldığını söyleyen Çağlayan, internetten araştırma yapmasının ardından hasta olduğunu öğrendiğini, birçok hastanede muayene olmasının ardından da hastalığının tespit edildiğini ifade etti. “Az da olsa kullanabildiğim ellerimi kullanamaz duruma hale gelmek istemedim ve ameliyat olmadım. Doktorlar hastalığımın kronikleştiğini söyledi, ancak Adli Tıp hastalık işini yapmasına engel değil raporu verdi. Cumhurbaşkanı, başbakan artık bu gidişata dur desin. Ben işimi yapıyor olsaydım neden işten çıkarıldım” diye konuştu.

“Silikozis hastalarının umutları yok”

Meslek hastalığına yakalanan işçilerden Gürhan Yüksel ise, silikozis hastalarının bedenlerinden önce umutlarının ve hayallerinin öldüğünü belirterek, meslek hastalığına yakalanan yüzlerce insan olduğunu, daha fazla insanın meslek hastalığına yakalanmaması için mücadele ettiklerini kaydetti. İnsanların meslek hastalığına yakalanmasında suçlu olanın işveren olduğunu dile getiren Yüksel, “İşveren 2008’den 2013’e kadar 69 kişiyi tespit ettik. 2008’de tespit ettiğin hastalığın önlemi 2014’te alınır mı? Bu işçiye yapılan zulümdür” dedi.

“Teşhis bekleyen en az 40 bin hasta işçi var”
Daha sonra söz alan Doktor Ahmet Tellioğlu, iş cinayetlerinde meslek hastalıklarının buz dağının görünmeyen yüzü olduğunu ifade etti. Meslek hastalıklarından yaşamını yitirenlerin sayısının fazla olduğunu söyleyen Tellioğlu, meslek hastalığının tespit edilmemesinin hastalıkları ortadan kaldırmadığını belirtti. Türkiye’de mevzuatın meslek hastalıklarının teşhis edilmemesi üzerine kurgulandığını ifade eden Tellioğlu, “Doktorun meslek hastalığı teşhisi koyabilmesi için SGK’dan izin alması gerekir. Doktorların kullanması gereken bir yetki SGK’ya bırakılmış. Diğer hastalarda nasıl doktor teşhis koyuyorsa meslek hastalarında da öyle olmalı. Meslek hastalıkları işyerinin ortamından kaynaklı oluşan bir sağlık sorunu, bu yüzden tıp bilimi dışında başka bir otoriteye bağımlı olmayan bir hekim tarafından teşhis koyulması gerekir” diye konuştu.

Daha sonra ise Doktor Zeki Kılıçarslan ise, “İşçilerin hasta olmasının sebebinin patron olmasına rağmen önlem alınmıyor. Şu an en az 40 bin hasta teşhis bekliyor ama başarıya ulaşan rakam sadece 200. Bazı işçiler ise, devletin koyulan teşhisi kabul etmeyeceğini ve hastalığının bilinmesi halinde işsiz kalacağı endişesi nedeniyle bizim teşhis koymamızı istemiyor” dedi.

Dr. Coşkun Canıvan ise, İLO verilerine göre Türkiye’de işçi ölümlerinin %86’sı meslek hastalığından kaynaklandığını ve Türkiye’de her yıl 120–360 bin işçinin meslek hastalığına yakalandığını aktardı. Canıvan, bu hastalıkların sebebinin, kötü çalışma koşulları olduğunu belirtti.
“Kaza değil cinayet”
Ardından söz alan Avukat Erbay Yürcan, iş kazalarının kaza değil iş cinayeti olduğunu belirterek, meslek hastalıklarında yasal mevzuatın işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine göre işverenin hükümlülüğü olmasına rağmen sürecin işlemediğini söyledi. İşçilerin yüzde 85’ine zamana yayılarak yaşatılan bir cinayet olduğunu ifade eden Yürcan, kanunun öngördüğü tedbirlerin alınmadığını ve çalışma ortamının güvenliliğinin sağlanmadığını dile getirdi. İş yerlerinin çalışan insanların hayatına mal olmayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirten Yürcan, “Kasten ölüme sebebiyet veren, yaralanmaya neden olan bir durum. Bu suçun derecesini arttırır” dedi.

{youtube}http://www.youtube.com/watch?v=dl9E52mXhJw&feature=youtu.be{/youtube}

 

[widgetkit id=1022]

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu