GüncelMakaleler

YORUM | Çelişkiler Keskinleşiyor, Rekabet Artıyor, Saflar Diziliyor!

Emperyalistlerin kendi aralarındaki rekabet ve dalaş beraberinde dünya çapında -ve özellikle Ortadoğu’da- vekalet savaşlarına neden olmakta, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmekte, yüzbinlerce insan katledilmeye devam etmektedir.

EMPERYALİZM GERİCİLİKTİR!

Dünya çapında emek ve sermaye arasındaki çelişki giderek kızışmaktadır. Zenginlik ve yoksulluk arasındaki makasın giderek açıldığı, işsizliğin, yoksulluğun ve savaşların sürdüğü ve tüm bunların bir sonucu olarak Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında yoğun bir göç olayının  yaşandığı  bir süreçten geçiyoruz.

Ortadoğu dünyanın en hareketli bölgesi olma özelliğini korumaktadır. Suriye iç savaşında, Esad’ın devrilmesi üzerine kurulan emperyalist strateji tutmamış ve 2011 yılından bu yana Suriye iç savaşı emperyalistler arası rekabet savaşının bir alanı haline gelmiş bulunuyor. Rusya’nın Esad’ın yanında yer alarak savaşa dahil olmasıyla, güç dengelerinde meydana gelen değişim, Suriye’nin bölüşümü üzerinden, ”kim, nereye hakim olacak?” mücadelesine dönüşmüştür.

Rusya’nın kesin hakimiyetinin sürdüğü bu koşullarda, dengelerdeki değişim asıl olarak emperyalistler arasındaki pazarlık gücüne bağlı olarak değişecektir. Rekabet esas olarak Rusya ve ABD arasında sürse de, buna Fransa, Almanya ve İngiltere’nin dahil olma çabaları devam etmektedir. Nitekim, Nisan 2018 tarihinde Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye düzenledikleri hava saldırısı, ”biz de varız” hatırlatmasıydı.

Suriye iç savaşına, Türkiye ve İran’ın müdahil olması, sürecin getirdiği objektif nedenlere dayanmaktadır. Pazar paylaşım savaşında uşaklara düşen esas görev, geride kalan enkazın temizlenmesidir. Rekabet savaşında aslan payını her zaman emperyalistler almıştır. Uşaklara ise sadece  kısmi bir nemalanma payı düşmektedir.

Türkiye ve İran’ın İdlip operasyonunda ”oyun kurucu” gibi hareket etmeleri sadece bir görüntüdür. Her şey Rusya’nın inisiyatifinde gelişmektedir. Türkiye’nin IŞİD ve El-Nusra gibi örgütler üzerindeki etkisini bilen Rusya, bu çetelerin Türkiye üzerinden denetim altına alınması için, görüşmelere Türkiye’nin katılmasında bir ”sakınca” görmemektedir.

Buna bağlı olarak, Rusya’nın, Türkiye’ye S-400 savunma füzesi satma antlaşması ve Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşarak, kendisine yaklaşmasını sağlama çabası, Türkiye’nin şimdilik olmak kaydıyla görüşmelere katılmasına Rusya itiraz etmemektedir. Keza, İran’ın Rusya’nın yanında yer almasından dolayı, Rusya,  İran’ın da müdahil olmasında kendince bir tehlike görmemektedir.

ABD, Ortadoğu’da yaşanan emperyalist rekabette bir engel olarak gördüğü İran’a saldırmak için yeni bir hamle başlatmış bulunuyor. 21 Mayıs 2018 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 12 maddeyle İran’dan istediklerini şöyle sıralamıştı; “Nükleer programına son ver”, “Balistik füze programına son ver”, “Ortadoğu’da Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad gibi terör örgütleriyle ilişkini ve desteğini kes”, “Taliban ve El Kaide’ye desteğe son ver”, “Suriye’de ki güçlerini tamamen çek”, “Kudüs Gücü’ne desteğini çek”, “Komşular ve İsrail’i tehdit etmeyi bırak” vb. listesi sundu.

Bu isteklerin İran tarafından kabul görmeyeceğini bile bile lades diyen ABD, sonunda İran’la olan nükleer antlaşmayı sonlandırarak, İran’a yaptırım uygulamaya başladı. Avrupa Birliği, İran’la olan ticaret antlaşmaları ve çıkarları gereği İran’a bir saldırıdan yana olmadığı için yaptırımlara uymayacağını açıkladı.

 

Dünya çapında emperyalistler arası çelişkiler giderek kızışmaktadır

Rekabet savaşında emperyalist arası bloklaşmalar daha net olarak ortaya çıkmaktadır. Trump’un iş başına gelmesi sonrasında, ABD ve diğer emperyalist güçler arası ”ekonomik savaş” giderek kızışmaktadır.

Trump’un seçim vaadi olan; ”ABD’nin kendi iç ekonomisine daha ağırlık vermesi, gümrük vergilerinin artırılması, uluslararası bazı antlaşmalardan çekilmesi, İran’la yapılan nükleer antlaşmanın iptal edilmesi” vb. ara başlıklarıyla özetlenecek politikayı hayata geçirmesi, beraberinde çelişkilerin şiddetini artırdı. ABD’nin bir üstünlük hamlesi olarak, her dediğini yaptırma girişimi, bu sefer diğer emperyalistlerin direnciyle karşılaşmıştır.

ABD, 2008 mali krizinden bu yana ekonomik olarak bir türlü istediği seviyeye gelemiyor. Trump’la birlikte, ABD ekonomisinin korunması adına, sanayi ve hammadde mallarının girişine konan kota ve yüksek vergilendirmeler, ABD ve diğer emperyalist ülkeler arasında bir ticaret savaşına yol açmış bulunuyor. ABD’nin ekonomik çarkını devam ettirmek, dünya ekonomisine yön vermek için bizzat önderlik ederek kurduğu, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü’nden de istediği gibi yararlanamamaktadır.

Bloklaşma, ABD’nin ortaya koyduğu bu hamle üzerinden giderek daha da şekillenmekte, her alanda ”tek başına” bir dünya ”lideri” olma ”çabasında” giderek ”yalnızlaşmaktadır.”

Avrupa Birliği, ABD’nin bu hamlelerini boşa çıkartmak için, anında geliştirdiği karşı hamleyle ”ticaret” savaşında ABD’ye ”boyun” eğmeyeceklerini açık olarak ortaya koymuş durumdadır. Avrupa Birliği’nin lokomotifi Almanya net bir şekilde artık ”ABD’ye güvenemeyeceklerini”, ”Avrupa Ordusu” kurulması ve ekonomik olarak ”daha bağımsız” hareket etmeleri gerektiğini dillendirmeye başladı. AB emperyalistleri ilk adım olarak Japonya’yla bir dizi ekonomik antlaşmaya imza atarak, ABD yaptırımlarına karşı yeni hamleler geliştireceklerini ortaya koymuş oldular.

 

Çin’in en büyük yatırım alanlarından biri de Afrika kıtası

Emperyalistler arası bloklaşmada Rusya’yla birlikte Şangay İşbirliği Örgütü içinde yer alan Çin, ekonomik olarak hızla büyümeye devam ediyor. Çin’in özellikle teknolojik ve askeri olarak hızla gelişmesi ABD’yi oldukça korkutmaktadır. ABD’nin neredeyse iki misli büyüyen Çin, aynı zamanda bir çekim merkezi olmaya başladı. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi, gözlerini Çin’e çevirmiş buluyor. Büyük tekeller ABD’den çok Çin’e ihracat yaparak geleceklerini garantiye almak istiyorlar. Bunun önüne geçmek için, ABD ve İngiltere şimdiden yeni projeler geliştirerek Çin’in bu hızlı gelişiminin önünü kesmek istiyorlar.

Afrika’nın ucuz bir iş gücüne sahip olmasının yanısıra, işlenmemiş yer altı zenginlik kaynakları ve büyük bir pazar olması, Çin’in bu büyük kıtaya gözlerini çevirmesinin esas nedenleri arasındadır. Emperyalistler arası rekabette, Afrika’nın Çin’in denetimine girmesi önemlidir. Çin’in yeni bir hegemon güç olma  yarışında,  Afrika’yı önemli bir coğrafi alan olarak görmektedir.

Çin-Afrika İş Birliği Fonu 2000 yılında kurulduğundan bu yana ilki 2006 yılında Pekin’de, ikincisi 2015 yılında  Johannesurg’ta düzenlenen zirvelerin üçüncüsü yine 2018 yılının Eylül ayında Pekin’de gerçekleştirildi. Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği’nin yanı sıra, 50’den fazla Afrika ülkesi bu zirveye katıldı. Çin Devlet Başkanı Şii Cinping başkanlık ettiği zirvede Pekin, Afrika’ya 60 milyar yardım vereceğini açıkladı. Çin, 3 yıl içinde Afrika’ya endüstriyel gelişim, alt yapı bağlantıları ve yap-işlet devret modelleriyle büyük yatırımlar yapacaklarını açıkladı.

 

Gücünü Teyit Ettiren Emperyalist: Rusya

Bir güç odağı olarak Rusya, dünya ölçeğinde ağırlığını korumaya devam ederken, Ortadoğu’da ise belirleyici bir yerde durmaktadır. Rusya’nın Ukrayna işgali, Kırım’ı ilhak etmesinden sonra, ABD ve Avrupa Birliği, Rusya’ya bir dizi yaptırım kararı almalarına rağmen, bu yaptırımları hayata geçirme ve Rusya’yı geriletme de başarılı olamamışlardır. Rusya, Suriye iç savaşına müdahil olmasından bu yana, ağırlığını giderek artırmış ve emperyalistler arası rekabette kabul edilir bir güç olduğunu göstermiş, önemli bir blok olduğunu teyit ettirmiştir.

Rusya, emperyalist rekabet savaşında ekonomik olarak daha güçlü bir seviyeye gelmek için yeni antlaşmalar yapmaya devam ediyor. Özellikle Asya-Pasifik’in gelişmekte olan ekonomiler olması Rusya’nın bu ülkelere olan ilgisini daha da artırmıştır. Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerin teknolojik alandaki gelişimi Rusya’nın ilgi alanında bulunuyor. Rusya, yabancı yatırımları ülkesine çekmek istiyor. Uzun bir süredir ABD ve AB’nin sermayesini Rusya’ya çekmek istemiş, ancak bunda başarılı olamadığı için, Asya-Pasifiğe yönelmiştir. Bu aynı zamanda, ABD ve AB’nin, Rusya’yı tecrit etmelerinin mümkün olmadığını göstermek açısından da önemli bir yerde duruyor.

 

Avrupa Birliği: Emperyalizmin Yapısal Sorunları ve Faşizmin Yükselişi

Avrupa Birliği emperyalist bir blok olarak geniş bir coğrafyayı kapsamaya ve ekonomik bir güç olarak kendi içinde parçalı olmaya devam etmektedir. ABD’nin, AB’den gelen hammadde ve ithal mallara  koyduğu yüksek gümrük vergisine karşın, aynı düzeyde yaptırımlar uygulamaya koyması, birliğin kendi içindeki parçalı duruşunu tersine çevirmeye yetmemektedir.

Birlik içindeki yapısal sorunların çözülememesi, İngiltere’nin birlikten ayrılması, AB’nin geleceğini tartışmalı bir duruma sokmuştur. Birliğin erken bir gelecekte dağılmaması için, Avrupa Ordusu’nun kurulması için gösterilen çaba bunun bir nedenidir. Gelecekte Avrupa’nın tek ”bir ülke” gibi yeniden şekillendirme tartışmaları cılızda olsa yapılmaktadır. Avrupa Birliği kendi içindeki yapısal sorunları çözmeden, diğer emperyalist güçler karşısında zayıf kalacağını bilmektedir.

Avrupa’nın şu andaki önemli gündemlerinden biri de göçmenler sorunudur. Avrupa, insan haklarını benimsediğini söylese de, göçmenleri istemediği açıktır. Almanya merkezli ortaya konan göçmen karşıtı politika, tüm Avrupa ülkelerinin merkezi politikası haline gelmiştir. Göçmenlerin durumunu kullanan ırkçı ve faşist partiler giderek güçlenmekte, hükümet, ya da hükümet ortakları olmaktadırlar. Avusturya’da, ırkçı partinin hükümete gelmesi, göçmen karşıtı propagandayı iyi kullanmasının sonucudur. Almanya’da Afd’nin mecliste yer alması, ırkçı gösterilerin Almanya’da kitlesel bir hale gelmesi vb. AB emperyalizminin anti göçmen politikalarının sonucudur.

Avrupa’da faşizmin ayak sesleri mevcut ırkçı parti ve örgütler üzerinden daha da duyulur bir durumdadır. Emperyalist devletlerin, faşist partilerin örgütlenmelerine, hükmet olmalarına ve sokağa çıkarak gövde gösterileri yapmalarına göz yummaları, uzun vadeli politikalarıyla yakından ilgilidir. Avrupa’daki tüm faşist örgütlenmeler, burjuvazinin en ırkçı, en gerici kesimini oluşturuyor.

Tekelci burjuvazi, geleceği tehlikeye girdiği andan itibaren, bu en gerici, en şovenist faşist partileri iş başına getirmek için daha şimdiden bir kenarda tutuyor.  Bu faşist partilerin toplumda kabul edilir bir durum alması için, sürekli onları ”yumuşak” göstermeye, parlamentoda olanları daha da resmileştirmeye, tüm partileri ”ne de olsa bunlar da seçimle geldi, demokrasiye saygılı olmalıyız” propagandası yapılarak, kürsülerden konuşmalarına ve komisyonlarda yer almalarına ses çıkartılmamaktadır. Örneğin Almanya’da 2018 sonlarında gerçekleştirilecek eyaletler seçimlerinde -Afd’nın güçlenerek çıkması durumunda-, CDU ve CSU’nun faşist partiyle koalisyon yapması gerektiği açıktan açığa dillendirilmektedir.

Sonuç olarak emperyalizm, enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halkları açısından bir tehdit ve tehlike olmayı sürdürmektedir. Emperyalistlerin kendi aralarındaki rekabet ve dalaş beraberinde dünya çapında -ve özellikle Ortadoğu’da- vekalet savaşlarına neden olmakta, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmekte, yüzbinlerce insan katledilmeye devam etmektedir. Emperyalist güçlerin rekabeti ve dalaşı sonucunda ortaya çıkan sorunlar (örneğin göçmenlik ve mültecilik gibi) emperyalist merkezlerde, faşist partilerin güçlenmesi için kullanılmaktadır. Emperyalizmin mali krizi böylelikle yine kendi yarattığı sorunlar üzerinden çözülmeye çalışılmakta, bu ise insanlığı yeni yeni sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır.

V.İ. Lenin’in 1916 Ocak ve Temmuz ayları arasında yazmış olduğu “Emperyalizm – Kapitalizmin En Yüksek Aşaması”nda ileriye sürdüğü tezler güncelliğini korumaya devam etmektedir. Ve yine buna karşı Başkan Mao’nun 1956 yılında ABD’li gazeteci Anna Louise Strong ile yaptığı röportajda ABD emperyalizmini açıklamak için kullandığı kavram günümüzde bütün emperyalist güçler için geçerliliğini sürdürmektedir: “Görünüşte çok güçlüdür ama gerçekte korkulacak bir şey değildir. O kâğıttan bir kaplandır. Dıştan bakıldığında kâğıttan yapılmıştır, rüzgara ve yağmura dayanıklı değildir. Ben onun kâğıttan kaplandan başka bir şey olmadığına inanıyorum.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu