DünyaGüncelMakaleler

DÜNYA | Emperyalist Bloklaşma ve Çelişkilerin Keskinleşmesi

"Artan silahlanma, darbeler, bölgesel çatışmalar, stratejik durumdaki kimi bölge ve ülkelere her türlü silah, araç gereç, asker yığmalar vb yeni bir emperyalist dünya savaşının taşlarının döşendiğini gösteriyor."

Emperyalist sistemin kendi içindeki çelişkilerinin daha görünür olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreci tahlil ederek sonuçlar çıkartmak önemlidir. Sadece sonuçlar çıkartmak değil, çıkan sonuçların bize yüklediği sorumlulukla hareket etmek de bir o kadar önemlidir.

Emperyalistler arası çelişkiler keskinleştikçe saflaşmalar da belirginleşmektedir. Emperyalist blokların başını; ABD, Avrupa Birliği, Çin ve Rusya çekmektedir. Japonya önemli bir emperyalist bir güç olarak ABD’ye daha yakın durmaktadır. Sonuçta gelinen aşamada emperyalist kapitalist sistem iki kutup olarak; -ABD, Avrupa Birliği bir blok, Çin ve Rusya’nın başını çektiği blok arasında-, kıyasıya bir çatışmanın devam ettiğine tanık oluyoruz.

ABD emperyalizmi, Ortadoğu, Asya ve Afrika’da kıtasında içine girdiği gerileme sürecini Ukrayna savaşıyla az da olsa tersine döndürebildi. ABD ve Avrupa’nın önden gelen emperyalistleri, son 15-20 yıldır Rusya’nın etkisi altında olan yerler olmak üzere, Rusya’ya sınır ülkeleri AB ve NATO’ya girmeye zorlayarak Rusya’yı sıkıştırdı. Bu emperyalist güçlerin Ukrayna’yı Rusya karşısında 2009-2010’dan itibaren bu savaşa hazırladıkları biliniyor. NATO Genel Sekreteri Belçika Brüksel’deki NATO merkezindeki konuşmasında bunu açıkça ifade etti.

Rusya, NATO’nun kendisi kuşatmaya çalıştıklarından farkındaydı ve 2021 sonlarına doğru “NATO’dan saldırmama garantisi” istedi. NATO, bu konuda güvence vermeyeceğini açıkladıktan sonra, Rusya, 23 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etti. NATO’nun kendisini kuşatma stratejisi karşısında karşı bir hamle yaptı.

Böylece ABD beklediği fırsatı yakaladı. Hem Rus emperyalizmini yıpratma hem AB ülkelerini kendi arkasında yedekleme fırsatını buldu. Rusya’nın Ukrayna işgalinden önce başını Fransa’nın çektiği Avrupalı emperyalistlerin ABD emperyalizmine karşı kimi noktalardaki çıkışları son buldu. ABD emperyalizminin başını çektiği blok arkasında yedeklenmiş oldular.

ABD emperyalizmi diğer yandan Ukrayna ne kadar batarsa o derece kendisine bağlı olur, savaş ne kadar uzarsa o derece Rus düşmanlığı gelişir ve Ukrayna bir daha yüzünü Rusya’ya dönmemiş olarak ABD’nin yanında yer almasını hedeflemektedir. Bu açıdan ABD, Rusya-Ukrayna savaşını iyi bir fırsat olarak değerlendirip NATO üzerinden kendini toparlama ve dünyanın ”tek hakimi” olmayı sürdürmeye çalışmaktadır. Dünyanın ”tek lideri” olmayı başaramasa da yeniden toparlanma da önemli bir hamle yaptığı söylenebilir.

Ukrayna savaşıyla Rusya’yı çevrelemeye çalışan ABD ve AB bunu başarabilmiş değildir. Ukrayna üzerinden bir vekalet savaşı ile Rusya’nın askeri ve ekonomik olarak kısa sürede iflas edeceğini hesaplayan batılı emperyalistlerin hesapları umdukları gibi gitmiyor. Nitekim bir yandan hedeflerinden vazgeçmeyerek savaşı tırmandırmaya devam ederken, diğer taraftan da Ukrayna’daki bataklıktan kurtulmak için en azından görünüşte çeşitli yollar aradıkları da gözleniyor.

Rusya’nın, Ukrayna’yı kısmi işgal etmesiyle birlikte, ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin Rusya’ya yönelik aldığı ekonomik abluka ve 13 bin kalemin üzerinde ihracat, ithalat ve (siyasetçisinden, bürokratına, kapitalistinden kimi aydın ve sanatçısına kadar) kişilere yönelik yaptırımlar ve yasaklamalar, Rusya’daki ekonomik krizi artırsa da, özellikle devasa bir ekonomik güce sahip Çin sosyal emperyalizminin ve BRİCS ülkelerin de dolaylı ölçüde desteğini yanına alan Rusya,  gücünü korumaktadır.

Rusya Ukrayna’yı işgal ettikten bu yana önemli çıkışlar yaptı. Bunlardan en önemlisi kendisini çevrelemeye çalışan güçlere karşı hamleler yapmasıdır. Rusya, Birleşmiş Milletlerde önemli bir gücü yanına almayı başardı.

Rusya’nın önemli hamlelerden biri de Soçi’de 49 ülkesinin katıldığı Afrika zirvesi toplantısıdır.  Rusya’nın Afrika’daki gücünün ağırlığı bakımından bu zirve önemli bir yerde durmaktadır. Bu zirvenin hemen ardından Nijer, Mali, Burkonu Faso ve en son Togo’da gerçekleşen darbenin arkasında, -Türkiye’nin de o ülkelerdeki bağlantılarının desteğiyle-, Rusya’nın olması, Rusya’nın gücünün gerilemek yerine daha da artığını gösteriyor.

Biraz geriye giderek şunların altınını çizebiliriz. 1989’da Rusya’nın dağılmasından sonra, ABD ve Batılı emperyalistler, bunun Rusya’nın sonu olduğunu ileri sürdüler. Rusya, yaptığı hamleler ve başını çektiği ya da oluşturduğu blokla, -beklenin tersi hamlelerle-, gücünü koruyarak, süreç içinde diğer emperyalist güçlerle boy ölçüşecek duruma geldi.

Bu önemli adımlardan ilki 1996 yılında atıldı. Çin sosyal emperyalizminin girişimiyle 1996 yılında Çin’in Şanghay şehrinde toplanan beş ülkenin ”Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenin Derinleştirilmesi Antlaşmasının” imzalanması ile Şanghay Beşlisi (ŞİÖ) kurulmuş oldu. Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın kurduğu ŞİÖ, 2001 yılında Özbekistan, 2017 yılında Hindistan ve Pakistan’ın, 2021 yılında ise İran’ın katılımı ile üye sayısı dokuza çıktı. Türkiye ise 2012 yılında ”diyalog” ortağı olarak katıldığı bu örgütlenme, Rusya açısından dünya pazarlarını ele geçirmede önemli bir avantaj sağladı.

ŞİÖ, her ne kadar “sınır güvenliği” amacıyla kurulmuş olsa da örgüt zamanla ABD ve AB’ne karşı ekonomik ve askeri işbirliğinin artırılması üzerinden genişleme sağlamıştır. ŞİÖ, ilk olarak 2005 yılında yapılan zirve de ”ABD’ye Orta Asya’daki askeri varlığına son verme çağrısı yapmış”, bunun ilk pratik adımını da Özbekistan kendi ülkesindeki ABD askeri varlığına son vermesi olmuştur.

Rusya lideri V.Putin, 2007 yılında Bişkek’te yapılan ŞİÖ’nun zirvesinde ”tek kutuplu dünya kabul edilemez” diyerek, yeni bir güç olduğunu  açık olarak ilan etti.

Emperyalist Bloklaşmada Saflar Sıklaşması Örneği: BRIC

Rusya’nın önemli adımlarından biri de BRIC oluşumunun kurulması oldu. 2009’da Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in bir araya gelerek kurduğu bu ekonomik iş birliği örgütünün kısa adı olan BRIC, 2011 yılında Güney Afrika’nın da topluluğa katılmasıyla BRICS olarak anılmaya başladı. ABD’nin ve AB’liğinin dünyadaki ekonomik hegemonyasına son vermek, dünyanın paylaşım savaşında Rus emperyalizmi ve Çin sosyal emperyalizminin rekabet gücünü artırmak için kurulan BRICS büyüyerek önemli bir güç olmuştur. 24 Ağustos 2023 tarihinde Güney Afrika’nın baş kenti Johennesburg‘da 15’cisi toplanan BRICS zirvesinde Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cril Ramaphose, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Etipya, ve Arjantin’in de topluluğa katılmaya çağırdı. Zirvede, ‘’Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, genişlemenin grubun iş birliğine yeni bir ivme kazandıracağını belirterek BRICS ülkelerinin önemli bir küresel etkiye ve sorumluluğa sahip olduğunu vurgula”ması, emperyalistler arası değişen dengelerle pazar paylaşımda etki güçlerinin hafife alınmamasına açık bir vurgu yapmış oldu.

Rusya ve Çin emperyalist güçlerinin başını çektiği bu oluşumunun sahip olduğu ekonomik güç göz önüne alındığında, ABD ve AB’liği karşısındaki rekabet gücü daha iyi anlaşılmaktadır. ”Johannesburg’daki zirve öncesi 40’tan fazla ülke BRICS’e katılmakla ilgilendiğini açıklarken, 23 ülkenin de resmi olarak katılım başvurusunda bulun”ması bu oluşumun sahip olduğu ekonomik gücü ve etkisini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Nitekim; ”dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlası halihazırda BRICS ülkelerinde yaşıyor. 2000’lerin başında BRICS ülkeleri küresel ekonomik üretimin (GSYH) yüzde 7,7’sini oluştururken, bu oran bugün yüzde 25’ten fazla. Yeni eklenecek üyelerle organizasyonun etkisinin artacağı ve söz konusu oranın yaklaşık yüzde 30’a çıkacağı hesaplanıyor.”

15’ci BRICS zirvesinde alınan kararlar içinde ”Uzayda silahlanmaya karşı” olmak, ”biyolojik ve kimyasal silahların yayılmasının önlenmesi”, ”gıda güvenliğini artırmak” gibi ‘sempati’ çeken kararların alınmasının inandırıcı olmadığı açıktır. Sayılan bu başlıklardaki sorunların ve daha fazlasının tek sorumlusu emperyalistlerdir.

BRICS zirvesinde alınan en önemli kararlardan biri de, ”hem BRICS içinde hem de (grubun) ticari ortakları ile uluslararası ticarette ve mali işlemlerde ulusal para biriminin kullanımının teşvik edilmesinin önemini vurguluyoruz” kararıdır. Bu karar ABD doları karşısındaki bağımlılığı düşürme ve zamanla yeni para birimine geçilmesinin adımı olarak okunmalıdır.

Rusya’nın Ukrayna’daki işgalinde Rusya’nın yanında olduklarını deklere eden topluluk, zirvede “Ukrayna ve etrafındaki çatışmaya ilişkin, BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu dahil olmak üzere ilgili forumlarda ifade edilen ulusal tutumumuzu hatırlatıyoruz. Afrika liderlerinin barış misyonu ve önerilen barışa giden yol dahil, ihtilafın diyalog ve diplomasi yoluyla barışçıl çözümünü amaçlayan ara buluculuk ve iyi niyet tekliflerini takdirle karşılıyoruz” vurgusu yaparak, ABD’nin yaptırım çağrılarının karşısında Rusya’yı destekleyici bir tutum almış oldular.

Sürece Karşı Tutum!

Dünyadaki bu gelişmeler emperyalist güçler arasındaki çelişki ve çatışmaların arttığını ve daha da artacağını göstermektedir. Daralan pazarlar emperyalist güçlerin çatışma nedenlerinin başında geliyor. Muazzam düzeyde artan silahlanma, darbeler, bölgesel çatışmalar, stratejik durumdaki kimi bölge ve ülkelere her türlü silah, araç gereç, asker yığmalar vb yeni bir emperyalist dünya savaşının taşlarının döşendiğini gösteriyor. Durum, 2.  Emperyalist paylaşım savaşı öncesi yılları andırıyor…

Emperyalistler kendi aralarındaki çelişkilerin keskinleşmesine paralel önümüzdeki sürece hazırlanıyorlar. Başta ABD ve Avrupa emperyalist güçleri bloklaşmanın bir tarafı olarak silahlanmaya ayırdıkları yüz milyarlarca dolar ancak böyle okunabilir. İç faşistleşmede atılan adımlar ve demokratik hakların gaspı, gösteri hakkının sert yasalarla önlenmek istenmesi, göçmenlere karşı çıkartılan ırkçı yasalar vb. vb. bu hazırlığın örnekleri olarak verilebilir. İtalya, Macaristan, Polonya, Hollanda ki faşist partilerin hükümete gelmesi, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması, yeni bir savaşın taraflarının nasıl konumlanacağını görmemizi kolaylaştıran gelişmeler olarak okunmalıdır.

Dünya çapında savaş tehlikesinin daha fazla tartışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Bu yönlü devrimci ve ilerici partilerin oluşturduğu anti-emperyalist cephe önemlidir. Önümüzdeki dönemde benzer oluşumlar için yapılacak görüşmeler ve atılacak adımlarda komünistlere de önemli görevler düşecektir. Bu konuda halk kitlelerinin savaşa karşı bilinçlendirilmesi göreviyle de karşı karşıyayız.

Ülkemizdeki gelişmeleri de bu bağlam içinde tartışmalıyız. 28 Mayıs öncesi yaratılan ”demokrasi gelecek” havası, şişirilen bir balon gibi kısa zamanda söndü. Burjuva muhalefetin kendine bir hayrının olmadığı seçim sonucu çok daha açık olarak görüldü.

Altılı masa olarak seçime giren ”Millet İttifakı” içinde yer alan tüm faşist ve gerici partilerin daha seçim propagandası döneminde bile açık olarak dile getirdikleri Kürt ve devrimci düşmanlığıyla nasıl bir demokrasi vadettikleri biliniyordu. Seçim öncesinde “hiçbir burjuva adaya oy” siyasetinin ne kadar da isabetli olduğu, seçim sonrasında açığa çıkan kimi gelişmelerden de rahatlıkla anlaşılabilinir. Özellikle burjuva muhalefet adayının ikinci turda seçim kazanmak için yaptığı pazarlıkların ifşa edilmiş olması bunu göstermektedir.

AKP’nin seçimi kazanmasıyla halkın yoksulluğu daha da artmıştır. İşsizlik büyümüş, sağlığa erişim neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Türk devleti seçim sonrasında Irak ve Suriye Kürdistan’ına yönelik yeni saldırı planları yapmaktadır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak temasları ve ardından Rusya Dışişleri Bakanı ile görüşmesi sonrası, Erdoğan Putin görüşmesinin sadece “tahıl meselesi”yle sınırlı bir görüşme olmadığı bilinmektedir. Bu görüşmelerin Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarıyla ilgili olduğu kandile yapılan hava saldırılarıyla anlaşıldı. Türkiye Rusya’yı ikna ederek Rojava’ya saldırı planları içindedir.

Altan gelen dalga daha da hissedilir olmasına karşın, halkın sokağa dökülmesi kısa sürede beklenmemelidir. Örgütsüzlük bu sonucun belirleyici yerinde durmaktadır. Genel olarak devrimci örgütlerin esasta legalize olması, devrimci hareketin kendi içindeki atıllığı, durağanlığı hala tersine çevirecek güçte olmaması orta yerde durmaktadır.

Önümüzdeki yılın mart ayında yerel seçimler var. Tüm burjuva partileri daha şimdiden yerel seçimlere hazırlanmaktadırlar. Devrimci ve yurtseverler kesimlerin yerel seçimlerde birlikte hareket etmeleri önemlidir. Bir önceki yerel seçimlerde devrimci hareketi bölün tartışmalar bu yerel seçim döneminde yaşanmamalıdır.

Bu durum eylem birlikleri, ittifaklar ve birleşik mücadelenin önemini bir kat daha artırmıştır. Devrimci hareket birleşik mücadeleyle ilerlediğinde etkili olma şansını hala korumaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu